Çağımızın öne çıkan siyasi hareketlerden biri, milliyetçilik ve
ayrılıkçılıktır. Özellikle son yıllarda Avrupa dâhil, dünyanın
birçok yerinde bu akım devletlerin mevcut siyasi yapısını zorlamış,
bazı hallerde de coğrafyayı değiştirmiştir.
Ayrılıkçılık veya devlet topraklarında bağımsızlık akımının
dayandığı konsept halkların kendi kaderlerini belirleme, yani
self-determinasyon hakkıdır. Ne var ki evrensel bir değer olarak
kabul edilen bu prensip aynı şekilde uluslararası destek gören
diğer bir prensiple yani devletlerin egemenlik hakkı ve toprak
bütünlüğü ilkesiyle çelişiyor.
Yakın geçmişte bunun neden olduğu uyuşmazlıkların, hatta
çatışmaların çeşitli örnekleri vardır. Ayrılıkçı çıkışlar, bazı
temel şartlara ters düşmesinden dolayı başarısızlığa
uğramıştır.
İç
mutabakat
Şu sırada herkesin sonucunu merakla beklediği iki yeni örnek var:
Irak Kürdistan’ı ile İspanya’nın Katalonya bölgesindeki bağımsızlık
çıkışı...
Tesadüf eseri, birbirinden binlerce kilometre uzaktaki iki ülkede
birkaç gün arayla (25 Eylül ve 1 Ekim) bağımsızlık referandumu
yapılacak.
Çoğu örnekte görüldüğü gibi, bu referandumlardan “evet” çıkması
bağımsızlığın gerçekleşmesini garantilemez. Bunun olabilmesi için
en az iki temel şartın yerine gelmesi gerek.
Birincisi, “ayrılma”nın karşılıklı istek ve anlaşma ile olmasıdır.
Bunun örneklerinden biri Çek ve Slovak halklarının 1993’te
ayrılmasıdır. Bu anlaşmayla, Çekoslovakya yerine iki yeni bağımsız
devlet kurulmuş oldu.
Bağımsızlık çıkışlarının çoğu zaman başarısız sonuçlanmasının
nedeni bu girişimde bulunan yerel veya bölgesel yönetimle merkezi
hükümet arasında ortak bir irade de mutabakat
olmamasıdır.
İspanya’da Bask bölgesinde, Britanya’nın Kuzey İrlanda bölgesinde
yıllar boyunca ayrılıkçıların şiddete de başvurarak yürüttükleri
bağımsızlık hareketi sonuç vermemiş, taraflar nihayet geniş bir
özerklik üzerinde anlaşmıştır.
Aynı şekilde İskoçya’da bağımsızlık girişimleri (2014 referandumu
gibi) Londra’nın karşı tutumu sonucunda başarısız kalmıştı.
Dış destek
İkinci temel şart, bağımsızlık çıkışının uluslararası ve özellikle
bölgesel destek görmesidir. Böyle bir destek olmadığı takdirde tek
yanlı bağımsızlık ilanı veya referandumdan “evet” çıkması fiilen
bir şey ifade etmez.
Yugoslavya’nın dağılmasından sonra Slovenya ve Hırvatistan’ın
bağımsızlıklarını ilan etmesi uluslararası destek gördüğü halde
örneğin Kosova’nın aynı yöndeki çabalarında çok zorlanmış, sonunda
Batı (ve Türkiye) onu tanırken, Rusya, Yunanistan ve diğer bazı
ülkeler hâlâ onu tanımıyor.
Şimdi gelelim Irak Kürdistan yönetiminin bağımsızlık
referandumuna... Yukarıda belirttiğimiz birinci şarta göre, merkezi
Irak hükümeti buna izin vermeyeceğini açıkça ilan etti. Bunun
silahlı bir çatışmaya yol açması dahi mümkün.
Kürt yönetiminin ikinci şarta göre komşu ülkelerin desteği de hiç
yok. Türkiye ve İran’nın tutumları açık...
Yukarıda saydığımız şartlara ve örneklere göre Barzani’nin şansı
var mı