“Dünya bu insanlık dramı karşısında daha ne kadar hareketsiz ve
aciz kalacak?..”
Halep’in amansız bombardımanlar altında inlediği bir ortamda BM
Güvenlik Konseyi’ndeki olağanüstü toplantının karşılıklı
suçlamalara tanık olması ve hiçbir karar alamadan dağılması, Suriye
halkının gelecekle ilgili umutlarını tamamen yıktı.
Suriye ve Rus uçakları önceki gün ölüm yağdırmaya devam ederken,
gözler Birleşmiş Milletlere çevrilmişti. Konsey’in en azından geçen
hafta bir türlü uygulanamayan ateşkesin yeniden hayata
geçirilmesine karar vereceği ve böylece Halep halkına insani
yardımların ulaştırılabileceği umuluyordu.
Oysa Konsey Batılılarla Rusya ve Suriye arasında bir söz düellosuna
sahne oldu. ABD Esad rejimini ve Rusya’yı giriştikleri hava
saldırısıyla barbarca davranmakla suçladı. Rusya ise ABD’yi
Suriyeli muhaliflerin saldırılarını engellememekle itham
etti...
“İnsanlık öldü mü?”
Bu durum karşısında Halep’teki sivil halkın “Dünya ne yapıyor?
İnsanlık öldü mü?” diye feryat etmesi doğal...
Ne var ki BM, ona bağlanan umutları yerine getirebilecek durumda
olan bir örgüt değil. Dünya teşkilatının geçmişte uluslararası
ihtilafları ve savaşları önlemek konusunda beklentileri de
karşılamadığı açık...
Bunun nedeni, BM’nin yapısının bunu yapacak kapasiteye sahip
olmamasıdır. Dünya örgütünün bünyesinde bir yürütme organı, bir
ordu veya polis gücü yok. Birleşmiş Milletler devletler üstü bir
teşkilat değil; dolayısıyla üye devletler kendi çıkarlarına ve
görüşlerine göre bir tutum alırlar ve ona göre hareket ederler.
İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminde kurulan BM’nin yapısı, hâlâ o
günün şartlarının izlerini taşıyor. Örneğin Güvenlik Konseyi’nde
beş daimi üyenin veya o günün deyişiyle “Beş Büyükler”in veto hakkı
var. Bu imtiyazlı statü, Güvenlik Konseyi’nde ortak ve etkin
kararlar çıkmasına çoğu zaman engel oluyor.