Türkiye Batı ekseninden uzaklaşıyor mu?
Türk dış politikasında yeni yönelimlerin görüldüğü hallerde Batı’da hep sorulan soru bu...
Şu sıralar sorunun yeniden gündeme gelmesinin nedeni, özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Ankara ile Batı başkentleri arasında bir gerginlik dönemine girilmesi ve Türk-Rus yakınlaşmasının tam da bu zamana rastlamasıdır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın St. Petersburg’a gidip Rusya Devlet
Başkanı Putin ile görüşmesi, Batı’nın Türk dış politikasındaki
“eksen değişikliği” ile ilgili endişelerini ortaya çıkardı. ABD ve
Avrupa medyası bu bağlamda duyulan tedirginliği açıkça
yansıtıyor.
Kuşkusuz bu tür eleştiriler- veya suçlamalar Türkiye ile Batı arasındaki gergin havayı daha da ağırlaştırmaktan başka bir işe yaramıyor. Oysa şimdi Batılı liderlerin “Biz yanlış veya eksik ne yaptık?” sorusunu sormalarının ve “Türkiye’yi kaybetmemek için ne yapılmalı?” konusunu gündeme getirmelerinin zamanı olsa gerek...
Alternatif değil
Evet, Ankara’nın dış ilişkilerinde bir hareketlenme ve yeni bazı açılımlar var. Türk-Rus ilişkilerine yeni bir yön veren Erdoğan-Putin görüşmesi bunun bir göstergesi...
Ancak bu Türkiye’nin Batı’dan kopmak niyetinde olduğu anlamına gelmez. Türkiye’de vizyon ve mantık sahibi herkes, ülkenin Batı’dan vazgeçmesinin veya ona küsüp sırt çevirmesinin yaratacağı olumsuz sonuçların farkındadır.
Bu vesileyle yetkililer Türk dış politikasının değişmeyen temel ilke ve parametrelerini dile getiriyorlar. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu da gayet net bir şekilde Rusya ile yakınlaşmanın Batı’ya karşı bir hareket veya bir alternatif sayılmaması gerektiğini vurguladı.
“Eksen” terimi Türkiye’nin örneğin NATO’dan çıkacağı, AB ile üyelik müzakerelerini keseceği ve müttefikleriyle işbirliğine son vereceği bağlamında kullanılıyorsa, bu yanlış. Bunlar olmayacak.