Uluslararası TV haber kanalları son günlerde Halep’teki savaşla ilgili yayınlarının başında sunacakları görüntülerin izleyicileri “çok sarsabileceği” uyarısında bulunuyorlar.
Gerçekten görüntüler şok etkisi yapan, yürekleri burkan cinsten.
Örneğin önceki akşam Halep’in doğusundaki bir mahallenin Suriye uçakları tarafından bombalanmasından sonra enkazların arasından ağlayan bir çocuğun feryadı yansıtılıyordu. “Annem öldü, ablam öldü... Kimsem kalmadı... Ben ne yapacağım şimdi” diye yakınıyordu o zavallı çocuk...
Dünya, TV ekranlarından günlerdir, haftalardır buna benzer dramları izliyor.
Halep halkının hayatta kalacak hali kalmadı artık. BM yetkililerinin dünkü raporlarına göre, kentin 400 bin sakini evsiz barksız kalmış. “El Nusra” ve benzeri örgütlerin kontrolündeki Doğu Halep’ten kaçış çok zor. Bu kesim Esad’a bağlı güçlerin kuşatması altında. Suriye uçakları ve topçusu sürekli vuruyor buraları.
Yiyecek, içecek yok. Hastanelerin hepsi yıkık. İlaç da yok. Acil ameliyatlar anestezisiz yapılıyor...
Beterin beteri
Savaşlarda maalesef büyük insanlık faciaları yaşanır. Herhalde Halep’te olanlar, “beterin beteri” denecek türden...
Bu facianın en kötü yanı, ilerisi için bir çıkış yolunun bulunmamasıdır. Bu güzelim tarihi kent sanki bir harabe olmaya, sakinleri de hayata veda etmeye mahkûm olmuş.
Peki, yok mu Halep’i kurtaracak biri?
Aylardır BM içinde ve dışında her türlü çare düşünüldü, bırakın Suriye krizine siyasi çözüm bulmayı, Halep’teki “insani” soruna bir hal çaresi dahi bulunamadı...
Sorun BM’nin ve ilgili devletlerin gündeminden düşmüyor da neye yarıyor? Doğru dürüst bir ateşkes bile sağlanamıyor.
Savaşan güçlerin gözü dönmüş, askeri bir zafer kazanmadan silahı bırakmamaya kararlı. Esad Halep’i sürekli vurarak arazi kazanmaya bakıyor. El Nusra ve benzeri gruplar şehit oluncaya kadar direnmeye ant içmiş. “Vekâlet savaşı”na angaje olan ABD, Rusya, İran gibi dış güçler de giriştikleri bu oyundan kazançlı çıkmaya bakıyorlar...