Birleşik Krallık’taki AB referandumunun sonucunun yarattığı
siyasi depremin artçı sarsıntıları giderek yayılıyor.
Siyasi alanda her ne kadar halkın yüzde 52’si ülkenin AB’den
ayrılması lehinde oy kullanmışsa da, toplum kutuplaşmış durumda.
İktidardaki Muhafazakâr Parti gibi, muhalefetteki İşçi Partisi de
bölünmüş halde, bir liderlik krizi yaşıyor.
Siyasi çalkantının diğer bir boyutu, İskoçya’nın tepkisi.
Referandumda halkın yüzde 60’ının AB’de kalınması lehinde oy
kullanan İskoçya’da şimdi Birleşik Krallık’tan ayrılma akımı güç
kazanıyor.
Gene siyasi alanda ortaya çıkan bir sorun, Britanya’nın AB’den
“boşanma süreci”nin nasıl gerçekleşeceğidir... Bu AB ile
Britanya’yı karşı karşıya getiriyor; ayrıca AB’yi de kendi içinde
bölüyor...
Olayın ekonomik boyutu da çok ciddi sarsıntılara yol açıyor.
Sterlin değer kaybediyor, ülke durgunluğa doğru gidiyor.
İlginç olan husus, AB’den ayrılma (Brexit) lehinde olan bir kısım
seçmenin “Biz böyle olacağını hiç zannetmiyorduk” diye
yakınmasıdır.
Geriye dönüş yok
Aslında referandumların sonucu bağlayıcı sayılmaz. Bu gibi
hallerde nihai kararı vermek parlamentonun yetkisindedir. Ayrıca
gerek görülürse, ikinci bir referandum da yapılabilir.
Ama Başbakan Cameron bunu istemiyor. Referandumda ortaya çıkan
“halkın iradesi”ni demokrasinin temel unsuru sayıyor ve Britanya
gibi bir devletin buna yüzde yüz saygılı olması gerektiğine
inanıyor.