Irak’taki çatışmaların görüntüsü, tıpkı Suriye’ninki gibi, tam
bir karmaşa.
Sahada ve onun gerisinde pek çok aktör var. Kimin kimden yana ve
kime karşı olduğu zihinleri karıştırıyor.
Musul cephesinde ilk bakışta olanlar basit görünebilir. Şöyle ki,
merkezi Irak hükümeti, 2 yıl önce IŞİD’in eline düşen Musul’u
kurtarmak için büyük bir harekâta girişmiş bulunuyor.
Şii ağırlıklı Bağdat rejimi bu zor savaşı iki güçle yürütmeye çalışıyor. Biri, kendi emrindeki Irak ordusu, diğeri de Barzani’ye bağlı Kürt peşmerge güçleri...
Plana göre bu birlikler kentin etrafına hâkim olduktan sonra, esas merkezdeki savaşı Irak ordusu tamamlayacak.
Yerel güçler
Aslında Başbakan El Abadi’nin başta düşüncesi, iyi yetişmiş ve donanımlı Haşdi Şabi adlı Şii milis kuvvetlerini bu “kurtuluş savaşı”na dahil etmekti. Ama gerek Sünni kesimlerden, gerekse Türkiye’den gelen ve ABD tarafından da sonunda ciddiye alınan sert tepkiler üzerine, Sünnilere karşı sicili pek temiz olmayan bu Şii gücün operasyonun ön saflarında yer almasından vazgeçildi.
Ne var ki Haşdi Şabi bu savaşın dışında kalmış değil. O şimdi nüfusun önemli kısmını Türkmenlerin oluşturduğu Telafer kentine doğru ilerliyor. Eğer bunu başarırsa, buradaki IŞİD işgali sona erecek ve Musul’un kurtarılması kolaylaşacak...
Çeşitli savaşçı gruplardan oluşan ve ideolojik olarak Irak’ta
Şii bir hâkimiyet kurmak isteyen Haşdi Şabi, hem Şii Abadi
rejiminin, hem de Şii İran’ın aktif desteğine sahip. İran bu örgüte
doğrudan ve İran Devrim Muhafızları vasıtasıyla silah ve eğitim
sağlıyor.
Temelde, herkesin ortak hedefi IŞİD’i Musul bölgesinden
temizlemekse de ilgili yerel veya dış güçlerin hepsinin kendilerine
göre ayrı hesapları var. Bu da sahadaki aktörlerin direkt veya
dolaylı olarak birbirlerine karşı bir pozisyon almalarına yol
açıyor.