Geçen perşembe gecesi İsviçre’nin Lozan kentinde İran’la nükleer
müzakerelerinde “çerçeve anlaşması”nın gerçekleştiği ilan edildiği
anda, Tahran’da adeta düğmeye basıldı. On binlerce kişi başkentin
caddelerine döküldü. Kimi arabalarının kornalarını çalarak, kimi de
İran bayraklarını dalgalandırarak ve sloganlar atarak olayı
saatlerce büyük bir coşkuyla kutladı.
TV ekranlarına yansıyan görüntüler, bizdeki büyük bir maçtan sonra
taraftarların tezahüratını andırıyordu.
İranlılar için bu gerçekten heyecan ve sevinçle kutlanması gereken
bir olaydı.
Tahran uzun yıllardan beri ilk defa böyle bir coşkulu kitlesel
gösteriye sahne oluyordu...
Kutlanan ne?
Lozan’daki anlaşma, daha önce de yazdığımız gibi, “kazan-kazan”
anlayışıyla yapılan çetin müzakerelerin bir sonucu. Bundan İran da
memnun, karşı taraf, yani P5+1 grubu da...
Ama İranlıların sokaklara yansıyan coşkusunun ve mutluluğunun
farklı nedenleri var.
Kuşkusuz İranlılar varılan sonucu kendi açılarından bir diplomatik
zafer olarak görüyorlar. Bir bakıma da haklılar. İran diplomasisi
-tabiri caizse- “altı düvel”e karşı da tek başına cansiperane
mücadele etti. İranlı diplomatlar ABD’den Rusya’ya, İngiltere’den
Çin’e kadar, dünyanın önde gelen devletlerinin temsilcileriyle
aylarca -ve ustaca- pazarlıklarını sürdürdüler.
Sonuçta verdikleri taviz, atom bombası üretmeme taahhüdüdür.
Karşılığında sağladıkları avantaj, barışçı amaçlarla “nükleer
program”a uluslararası onayın verilmesidir. Bir de İran’a uygulanan
ekonomik ambargonun kaldırılması...