Menfur Suruç katliamı, IŞİD’in Türkiye için oluşturduğu ciddi
tehdidi gözlerin önüne serdi.
Bu olayın anlamı, Türkiye’nin artık sınır bölgesinde ve yurt
içinde, biri PKK, diğeri IŞİD olmak üzere, iki cephede birden
mücadele etmek durumuna geldiğidir.
Bir bakıma Türkiye her iki cephede hem Suriye’deki birbirine iki
düşman güçlerin yeni çatışma alanı, hem de ikisinin de direkt
hedefi oluyor.
Aslında IŞİD’in Suruç’taki saldırısı, Türkiye’yi zor duruma düşüren
her iki amaca da yönelikti. Terör örgütü böylece bir yandan PKK’nın
uzantısı olan PYD’ye bir darbe vurmak ve Türkiye’deki
sempatizanlarına gözdağı vermek, diğer yandan da Türkiye’ye de
eylemlerini bu topraklarda yürütebilecekleri mesajını iletmek
istemiştir.
Cihatçıların ve Kürt güçlerinin niyet ve taktikleri ne olursa
olsun, gerçek şu ki sınırın öbür tarafındaki şiddet, artık Türk
topraklarına da sıçramış durumda.
Bu ise, Türkiye’nin güvenliği ve istikrarı açısından, IŞİD’in
PKK’dan daha az tehlikeli olarak görülmemesinin şart olduğunu
gösteriyor.
Tehditte öncelikler
Hükümetin Suriye ile ilgili tehdit algılaması şimdiye kadar şöyle
bir sıralamaya tabi tutulmuştu: Öncelikli tehdit: Esad rejimi.
İkincisi, Suriye’nin kuzeyinde hâkimiyet kurmaya çalışan Kürt PYD
yönetimi ve askeri kanadı YPG. Üçüncüsü de “İslam Devleti”nin
varlığını sınır bölgesine kadar yayan Arapça terimi ile DAİŞ, yani
IŞİD...
ABD ve birçok Arap ülkesi başta olmak üzere, “Koalisyon” son
zamanlarda Esad rejimini ikinci plana düşürerek, önceliği evrensel
bir tehdit olarak görülen IŞİD’e vermiştir.
Cumhurbaşkanı başta olmak üzere Türk liderler ise PYD’yi IŞİD’den
çok daha büyük bir tehlike saydıklarını defalarca
açıklamışlardır.
Bu duruş Ankara’nın IŞİD’e karşı davranışlarına da yansımış,
açıkçası hükümet gerek yurtiçinde, gerekse yurtdışında, IŞİD’i
tahrik edebilecek hareketlerde bulunmamaya özen göstermiştir...