Darbe girişiminin ilk saatlerinden beri, bütün dünyanın
dikkatleri Türkiye üzerinde odaklanıyor.
Kuşkusuz bu olağanüstü ilginin nedeni, yakın veya uzak, çoğu
ülkenin Türkiye’ye verdiği büyük önemdir.
Pek çok ülke liderinin beyanlarının ve yabancı medyanın
değerlendirmelerinin gösterdiği gibi, darbe girişiminin
başarısızlığa uğraması ve demokratik düzenin ayakta kalması olumlu
karşılanmış ve destek görmüştür.
Tersi olsaydı...
Bunun önemini anlamak için, olayın tersini düşünmek gerek. Eğer bu
darbe başarılı olsaydı ve Türkiye askeri bir rejim altına girseydi,
bunun dış tepkileri çok olumsuz olacak, Türkiye ağır dış baskılar
altında kalacak, uluslararası platformda yalnızlığa
sürüklenecekti...
Türkiye’de bu kez darbenin fiyaskoyla sonuçlanmasının ve demokratik
düzenin devam etmesinin bu olumlu yansımalarına karşın, dış
dünyanın bu olayın izdüşümlerini bir miktar kaygıyla izlediği de
bir gerçek. Maalesef bu olay, Türkiye’nin son yıllarda zaman zaman
darbelere sahne olduğunu hatırlattığı gibi, şimdi de yeni bir
istikrarsızlık ve belirsizlik dönemine girdiği izlenimi vermiş
durumda. Dışarıdaki bu imaj, Türkiye’nin kalkışmanın sebep olduğu
hasarı onarıp süratle kendisini toparlamasıyla düzelecektir...
Yeni sorunlar
Olayın dış politikayı da etkileyecek bazı yönleri şimdiden
kendilerini belli ediyor. Bunların başında kalkışmayla
ilişkilendirilen şahısların Türkiye’ye iadesi konusu geliyor.
Yunanistan’a kaçan 8 darbecinin Türkiye’ye teslim edilmesiyle
ilgili.
Yunanistan Başbakanı Çipras’ın yardımcı olma sözüne rağmen, hemen
başlatılan hukuki prosedürün ne kadar süreceği ve nasıl
sonuçlanacağı belli değil. Ama sonuçta Atina’nın Türkiye’nin bu
talebini yerine getirmesi olasılığı yüksek sayılıyor.