Son birkaç yılda Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerde görülen gelişmede, iki ülkenin liderleri Recep Tayyip Erdoğan ile Vladimir Putin’in kendi aralarında kurdukları dostluğun geniş payı olduğu açık.
Gerçekten iki liderin çeşitli vesilelerle bir araya geldiklerinde kullandıkları sıcak ifadeler, Türk-Rus yakınlaşmasına önemli katkıda bulunmuştur.
Ama... Rus uçağının düşürülmesi olayından sonra her şey değişti: İki ülke arasında ciddi birgerginlik, hatta düşmanlık başladı... Ve Erdoğan-Putin dostluğu bu gidişatı frenleyemedi.
Aslında bu olaydan sonra, Erdoğan-Putin dostluğu diye bir şey de kalmadı.
Erdoğan olayın hemen ardından Putin’i telefonla aradı, onunla konuşmak istedi. Fakat Putin buna cevap bile vermedi. Rus lideri, öfkesini, kullandığı ağır sözler ve aldığı sert kararlarla göstermeyi tercih etti.
Dostluktan düşmanlığa...
Yakın geçmişteki örneklerden de anlaşıldığı üzere liderler arasındaki kişisel dostluk, ülkelerin yakınlaşmasına yardımcı olduğu gibi, bu kişisel duygular öfkeye dönüşünce ikili ilişkiler de düşmanlığa ve gerginliğe sürükleniyor.
Bundan da şöyle bir sonuç çıkıyor: Liderler arasındaki kişisel yakınlık, ülkeler arasındaki dostluğun her zaman bir garantisi değil...
Bir ara Türkiye-Suriye ilişkilerinde de büyük bir yakınlaşma yaşanmış, bunda o zaman Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan’ın Beşar Esad ile geliştirdiği kişisel sempati ve dostluk bağlarınınbüyük etkisi olmuştu.
Sonra neler olduğu malum. Esad’ın kendi bildiğini okumasına kızan Erdoğan’ın tutumu değişti.Sonuçta iki lider -ve iki ülke- düşman durumuna düştü...
Düşmanlıktan dostluğa...