Fransa’daki başkanlık seçimleri sonucunun olumlu yanı, korkulan
olumsuzluğun gerçekleşmemiş olmasıdır...
Eğer bu seçimleri aşırı sağcı, ırkçı Ulusal Cephe’nin lideri Marine
Le Pen kazanmış olsaydı, başka bir Fransa -ve başka bir Avrupa-
ortaya çıkacaktı.
Seçimlerin ikinci turunda, sandıktan liberal eğilimli Emmanuel
Macron’un çıkması, Fransa’yı -ve de Avrupa’yı- rahatlattı.
Aslında Macron bir politikacı olarak daha bir yıl öncesine kadar
pek tanınmıyordu. Ekonomi Bakanı olarak görev yaptığı Cumhurbaşkanı
François Hollande’ın kabinesinden ve Sosyalist Parti’den
ayrıldıktan sonra kurduğu Yürüyüş Hareketi’yle Fransız siyasetinde
kendisine bir yer açtı. “Ne soldayım, ne sağda” sloganıyla,
kendisini “merkez”de konumlandırdı... Ve kısa zamanda Fransa’nın en
genç Cumhurbaşkanı seçilmeyi başardı...
Önü kesildi, ama...
Macron’un oyların yüzde 66’sını kazanmasına yardımcı olan birçok
faktör var.
1Bunlardan biri, “Le Pen korkusu”dur. Marine Le Pen’in yükselişi,
Fransız halkının geniş bir kesiminde büyük endişe yaratmıştır. Pek
çok seçmenin oyunu Macron’a vermesi, faşist rakibinin önünü kesmek
arzusunun bir sonucudur.