Ve sonunda Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Suriye’de bir “sınır ötesi” harekâtına girişti, Mehmetçik komşu ülkenin kuzeyindeki topraklara ayak bastı...
Böyle bir operasyon son zamanlarda bu bölgeden gelen çeşitli saldırılar karşısında zorunlu sayılıyor ve arzulanıyordu. Ancak bunun gerçekleşmesini engelleyen nedenler vardı. Örneğin geçen Kasım ayında ortaya çıkan uçak krizinden sonra Türk askeri uçakları Kuzey Suriye’nin hava sahasına giremiyordu.
Bu bakımdan TSK’nın dün başlattığı harekât, “gecikmiş” görülse de, gerek planlama, gerekse zamanlama olarak uygun bir noktada gerçekleşti.
Planın uygulanabilmesi için siyasi alanda gereken adımlar atıldı: Rusya ile ilişkiler düzeltildi ve hatta askeri konuların da ele alındığı bir diyalog kuruldu. ABD ile mevcut uyuşmazlıklara rağmen, IŞİD’le mücadele bağlamında üst düzey askeri işbirliği ve koordinasyon müzakereleri yapıldı. Bu arada İran ile de temas kuruldu...
Zamanlama olarak, Gaziantep’e karşı girişilen menfur saldırı böyle bir operasyon için “meşru müdafaa” gerekçesini daha da güçlendirdi. Ve bu harekât, ABD Başkan yardımcısı Joe Biden’in Ankara’ya geldiği günün erken saatlerine denk geldi (veya getirildi)...
Stratejik hedefler
Türkiye’nin giriştiği bu askeri müdahalenin önemli bir özelliği, bunun ilk kez bir yabancı devletin Suriye’de bir kara harekâtına girişmiş olmasıdır.
ABD, onun öncülüğündeki Koalisyon ve Rusya, Suriye’de sadece hava operasyonları yürütüyorlar. İran’ın ve Hizbullah’ın silahlı unsurları Esad’ın safında yer alıyorsa da bunlar bir devletin resmi ordu mensupları sayılmazlar. Kaldı ki hedefleri de farklıdır.
IŞİD ile mücadelede hava bombardımanının yeterli olmadığı, mutlaka kara birliklerine ihtiyaç olduğu hep söylenir. Ama şimdiye kadar hiçbir devlet, kendi kara kuvvetlerini bu cepheye sevk etmek istemedi. Sonuçta açıkçası IŞİD’e karşı mücadele etkisiz kaldı.
Şimdi Türkiye, bir yandan kendi askerini Suriye’ye gönderirken, diğer yandan çeşitli muhalif güçlerden oluşan Özgür Suriye Ordusu’nu (ÖSO) IŞİD’i Cerabulus bölgesinden söküp atması için yönlendiriyor.
Ankara’nın ilk stratejik amacı, kendisi için direkt tehdit oluşturan IŞİD’i bu bölgeden temizlemektir. İkinci stratejik hedef ise, buraların Kürt PYD/YPG güçlerinin eline düşmesini ve onların Fırat’ın batısına yayılmasını engellemektir. Operasyona “Fırat Kalkanı” adının verilmesi bu bakımdan anlamlıdır...