Hafta içinde Ege Denizi’nde çoluk çocuk 36 mültecinin ölümüyle sonuçlanan facia, bir kez daha yürekleri burktu.
Olay dünya medyasında dramatik görüntüleriyle öne çıktı, üzüntü ve acıma duyguları dile getirildi. Ama 24 saat sonra konu kapandı, dikkatler başka sorunlara çevrildi...
Bu Ege’deki kaçıncı mülteci trajedisi? Aylan bebek faciası hâlâ belleklerde canlı duruyor...
Ama bütün bunlar neye yarıyor? Aynı dram dizisi devam ediyor işte...
Peki, dünya daha ne kadar buna seyirci kalacak? Bu zavallı insanlar daha ne kadar şanslarını denemeye devam edecekler?
“Dünya” derken...
Mültecilerin yaşadığı trajedinin ortaya koyduğu birtakım gerçekler var.
Bu gerçeklerden biri “dünya”nın ilgisiz davranması, gerekeni yapmamasıdır. Ama dünya veya uluslararası camia derken kim kastediliyor? Genelde Avrupa ülkeleri. Ama dünya onlardan ibaret değil. ABD ve Kanada’dan Avustralya’ya kadar uzanan bir uluslararası camia var. Bir de petrol zengini Arap ülkeleri ve diğer Müslüman ülkeler var... Onlardan mültecilere bir jest gelmiyor.
Avrupa’ya gelince, kapılarını açan -ve 2015’te toplam bir milyon sığınmacıyı kabul eden- sadeceAlmanya’dır. Diğerleri sınırlarını kapatmakla meşgul.
Başka bir gerçek ise, mültecilerin istedikleri ülkelere ulaşmak için ölümü dahi göze aldıklarıdır. Ege’deki facialar bunun açık göstergesi.
Göçmenlerin derme çatma tekneler ve ufak botlarla denize açılması büyük risk. Özellikle bu mevsimde...
Oysa Türkiye onlara “gidin” demiyor. Aksine, onları barındırıyor. Buna rağmen Türkiye’yi terk edip Avrupa’da sınırları kapalı diyarlara gitmeye kalkışmalarının sebebi nedir? Genelde buna verdikleri yanıt Türkiye’de iş imkânlarının olmadığı, fiyatların yüksek olduğudur. Sanki Avrupa’da fiyatlar düşük, iş çok...