AB ile Suriyeli mülteciler konusunda varılan anlaşma tam olarak uygulanabilirse, uluslararası platformda kriz hafiflemiş olacak; yani Avrupa çok sayıda kaçak göçmen akınına uğramaktan kurtulacak. Türkiye ise kucak açtığı Suriyelilerin çoğuna ev sahipliği yapmaya devam edecek; çünkü bunlar memleketlerine dönmek istemeyecekler...
Türk kamuoyu AB ile bu anlaşma imzalandığından beri kendi lehinde gördüğü vize maddesi üzerine odaklandı. Bu, yıllardır vize sıkıntısı çeken Türkler için kuşkusuz önemli bir kazanım. Buna karşılık, Türkiye’nin Suriyeli sığınmacılar konusunda ciddi bir yükümlülük üstlendiği de göz ardı edilmemeli.
Gerçi Avrupa’ya yasa dışı yollardan giden mültecilerin Türkiye’ye iadesine karşılık, daha önce Türkiye’ye sığınan aynı sayıda Suriyelinin yasal yollardan sevk edilmesi de öngörülüyor. Ama bunların sayısı nispeten az olacağına göre, 2.7 milyon Suriyelinin büyük bir kısmı gene Türkiye’de kalacak demek...
Ne zamana kadar? İşte asıl mesele bu...
Geldiler bir kere...
Şu anda bir orandan söz etmek imkânsız ama Türkiye’nin ev sahipliği yaptığı Suriyeli sığınmacıların büyük kısmının burada kalmak isteyeceği açık.
Yıllarca Boğaziçi Üniversitesi’nde hocalık yapan ve bir süredir Washington’da, Brookings Enstitüsü’nde Türkiye Projesi Direktörü görevinde bulunan Prof. Kemal Kirişçi’nin önceki gün üniversitedeki sunumunu dinlerken, bu kanımız bir kez daha pekişti. Son zamanlarda mülteciler sorunu üzerinde çalışan değerli akademisyenin sunduğu analiz, çoğu Suriyeli “misafir”in aslında “kalıcı” olduğu ve Türkiye’nin onları entegre edecek politikalar geliştirmesi gerektiği gerçeğini ortaya koydu.
Prof. Kirişçi’nin belirttiği üzere, Suriye sorununun çözümü görünürde olmadığı gibi, kargaşa ve istikrarsızlık ortamında sığınmacıların evlerine dönüşü de pek olası değil.
Türkiye’nin “açık kapı” siyaseti izlediği dönemde, ülkeye bu kadar mültecinin geleceği öngörülmemişti. Şimdi ise, Suriye ile sınır kapalı tutuluyor. Evlerini terk edenler sınıra yakın Suriye topraklarında kurulan kamplarda kalıyorlar...