Evet, ne Cenevre Kon- feransı, ne Londra Zirvesi Suriye dramının yakında sona erebileceğine dair bir umut veriyor.
Liderler, diplomatlar şurada burada konuşa- dursunlar, Suriye’de silahlar bir türlü susmuyor, çoluk çocuk bombardımandan veya açlıktan ölüyor ya da kaçıyor, sığınacak yer arıyor...
Cenevre-3’ten beklenen, bu insanlık trajedisine son verecek siyasi çözüm yolunu açmasaydı. Bunun için atılması gereken ilk adım da bombardımanın kesilmesi, askeri operasyonların durması ve acil insani yardımın yapılmasıydı...
Bin bir zorlukla taraflar nihayet Cenevre’de birbirlerinden ayrı, dolaylı müzakerelere oturdular. Ama daha esas sorunlara giremeden dağıldılar. Çünkü onlar konuşurken, Rusya destekli Esad güçleri saldırılarını hızlandırıp muhaliflerin kontrolündeki yerleri ele geçiriyordu.
Bu gidişata “dur” diyemeyen BM, çareyi Cenevre’deki görüşmeleri 25 Şubat’a ertelemekte buldu. Yeter ki taraflar o tarihte Cenevre’ye dönünceye kadar silahlar sussun, saldırılar son bulsun...
Nereye kadar?
Bu ara Rusya’nın Esad rejimiyle ortaklaşa uyguladığı stratejinin asıl amacının askeri harekâtı mümkün olduğu kadar geniş bir alana yaymak, kilit noktalara hâkim olmak ve özellikle “ılımlı” muhalifleri saf dışı etmek olduğu açık. Halep bölgesinde son olup bitenler, Esad güçlerinin ve fırsattan istifade edip ilerleyen Kürt PYD savaşçılarının istediklerini elde ettiklerini, buna karşılık muhaliflerin etkisiz hale düştüklerini gösteriyor.
Kuşkusuz özellikle PYD’nin faaliyette bulunduğu ve Ankara’nın daha önce “kırmızı çizgi” ilan ettiği bölgede ortaya çıkan yeni durum, Türkiye’yi de zora sokuyor. Hükümetin bu durumun devam etmesi halinde ne yapmaya karar vereceği büyük bir soru işareti...
Esad rejimi Rus hava bombardımanlarının desteğiyle giriştiği saldırılarla, kendi vatandaşlarını yok etmekte, kendi ülkesini harabeye çevirmekte, hayatta kalabilenleri perişan hale düşürmekte veya kaçmaya zorlamaktadır.