Kuzey Irak’ta yapılan referandumun “ertesi günü”
bölgede yeni bir süreç başlatıyor.
Bu, Barzani yönetiminin hayal ettiği bağımsızlığa yönelik bir
fırsattan çok, bölgenin sahip olduğu geniş özerkliğe son
veren bir süreç olacağa benziyor.
Barzani’nin hesabı, bölge ülkelerinin ve dünyanın karşı çıkmasına
rağmen gerçekleştirdiği referandumun, bağımsızlık yolunu
açacağıdır. Barzani bunun müzakereyle, anlaşarak mümkün
olacağını umuyordu.
Ne var ki bu yanlış hesap Bağdat’tan döndü. Merkezi Irak Hükümeti,
Türkiye ve İran gibi komşular ve uluslararası toplum, referanduma
ve de bağımsızlığa karşı çıktı. Barzani’nin inadıyla gerçi
referandum yapıldı, ama geçenlerde yazdığımız gibi, bir devletin
içinde yer alan bir bölgenin bu ülkeden ayrılması ve bağımsızlığına
kavuşması için, iki şart var: Biri merkezi hükümetin bu statü
değişikliğini kabul etmesi, diğeri de komşu ülkeler başta olmak
üzere, uluslararası toplumun bu bağımsızlığı tanıması... Aksi halde
referandumun veya tek yanlı bağımsızlık ilanının “kıymeti
harbiyesi” yoktur. Belli ki Barzani’nin hesabında bu gerçek iyi
değerlendirilmemiş...
Bağdat’ın
niyeti
Referandumun “ertesi günü” açıkça sezilen şey, yeni sürecin, mevcut
düzeni bozup kargaşaya ve çatışmaya yol açması tehlikesidir.
Bağdat hükümeti, Barzani yönetimini dize getirmek, Kuzey Irak’ta
kendi siyasi, ekonomik ve askeri otoritesini empoze etmek
niyetindedir. Bu bağlamda Bağdat sınırlarını ve petrol kaynaklarını
kendi kontrolü altına almak için askeri güç kullanmayı da göze
alacaktır. Nitekim Irak Başbakanı İbadi’nin Türkiye ve İran’la
birtakım tedbirleri birlikte almaya
çalıştığı görülüyor.
Bu arada Başbakan Binali Yıldırım dün Bağdat’ın istek ve çağrıları
üzerine, Türkiye’nin atacağı adımları açıkladı ki bu da Ankara’nın
Irak stratejisindeki önemli bir değişikliği ortaya koyuyor.
Ankara’nın
tutumu