Ankara’daki Rus Büyükelçisi Andrey Karlov’a karşı girişilen suikastın amacı, çok kimsenin düşündüğü gibi, eğer Türk-Rus ilişkilerini sabote etmekse, büyük bir hesap hatası yapılmıştır. Bu alçakça saldırı, tam aksine, iki ülke arasındaki işbirliğine yeni bir ivme kazandırmaktadır.
İlk bakışta, bu suikastın zamanlaması, uçak krizinden sonra hızla düzelen ilişkileri hedef almış görünebilir. Erdoğan-Putin diyaloğunun yoğunlaşması, Suriye meselesinde iki ülkenin ortak girişimlerde bulunması, bu işbirliğinin bölgede Batı’yı dışlayan bir paradigma oluşturmaya başlaması, böyle bir düşünceye yol açmış olabilir.
Ama eylemden sonraki gelişmeler, Büyükelçi’nin öldürülmesinin iki ülkeyi daha da yakınlaştırdığını gösteriyor. Rusya olayı soğukkanlılıkla karşıladı. Moskova’da hiç kimse bu yüzden Türkiye’yi suçlamadı. Putin bu saldırının arkasındaki nedenlerin veya amaçların belirlenmesi için, iki tarafın güvenlik ve istihbarat birimlerinin ortak çalışmalar yapmalarını istedi. Bu amaçla zaman kaybetmeden bir Rus ekibini de Ankara’ya gönderdi.
Aynı şekilde Türkiye de olaya serinkanlılıkla yaklaştı ve bunu terörle mücadelede işbirliği çerçevesine oturttu. Bu görüş, suikastın bir terör eylemi olarak nitelendiren Putin tarafından da paylaşılmaktadır.
Arka plandaki kim?
Suikastın yapılış şekli, bunun bireysel bir eylem olmadığını, bunun arkasında başka güçlerin bulunduğu kanısını güçlendiriyor.