Uluslar-arası diploma-sinin Suriye meselesinde referans olarak göstereceği bir yol haritası var artık...
Viyana’da hafta sonunda varılan mutabakat, Suriyelilere ve tüm ilgili taraflara, 5 yıllık krizi çözümlemek için atılacak ilk adımların ne olması gerektiğini gösteriyor.
Her şeyden önce şunu belirtmek lazım: Suriye’nin barışçı bir çözüme kavuşması için, Viyana’da bir araya gelen devletlerin, farklı, hatta zıt çıkarlarına ve pozisyonlarına rağmen, ortak bir mutabakat metni üzerinde uzlaşabilmesi bir başarıdır.
Bu mutabakat, uzun zamandan beri devam eden bir tartışmayı da noktalıyor. Tartışma konusu, çözüm için öngörülen müzakere sürecinin “Esad’lı mı, Esad’sız mı” olmasıyla ilgili.
Viyana’da üzerinde mutabık kalınan formül öyle bir “orta yol” içeriyor ki, taraflar sonucu kendi görüşleri doğrultusunda görüyor. Rusya, yeni süreçte Beşar Esad’ı dışlamadığını savunurken,ABD (ve Türkiye) “Suriye’nin siyasi geleceğinde Şam diktatörünün yerinin ve rolünün olmayacağını” vurguluyor...
Esad var ama...
Viyana mutabakatının önemli bir özelliği de belirlenen çözüm sürecinin bir takvime bağlanmış olmasıdır. Buna göre, süreç 1 Ocak 2016’da başlayacak. Önce 6 aylık bir geçici yönetimin kurulması öngörülüyor. Bunda Beşar Esad şimdiki sıfatıyla yer alacak. Türkiye gibi yakın zamana kadar “Önce Esad gider, süreç sonra başlasın” tezini savunanlar bu konuda daha esnek davranmaya razı oldular...
Suriye’de yeni bir siyasi yapılanmaya götürecek olan “geçiş süreci” ise 18 ay sürecek ve bu arada yeni bir anayasa hazırlanacak, genel seçimler düzenlenecek. Bu noktada Beşar Esad artık bir rol oynamayacak, aday da olmayacak. Böylece Rusya’nın Esad’ın Suriye’nin yeni siyasi döneminde yer almasında ısrarlı davranmadığı anlaşılıyor.
Ateş kesilse dahi...
Kâğıt üstünde bu “yol haritası” güzel gözüküyor. Ama bu çerçevenin pratikte nasıl şekilleneceğine dair pek çok soru var.