Başta medyaya yansıyan şekliyle, Türkiye sanki Suriye’nin
kuzeyinde, bu kez İdlib kentini hedef alan bir askeri harekâta
girişmekte olduğu havası esiyordu...
Neyse ki çok geçmeden Ankara’da askeri ve siyasi makamların yaptığı
açıklamalar, bunun Fırat Kalkanı’nın bir devamı olmadığını ortaya
koydu.
Gerçekten Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) İdlib bölgesine Ankara, Moskova ve Tahran arasında Astana’da varılan üçlü anlaşmanın öngördüğü “çatışmasızlık” durumunu kontrol görevini yerine getirmek için yöneliyordu. Yani bu kez belirli bir düşmana karşı (Fırat Kalkanı’nda IŞİD için olduğu gibi) bir harekâta girişmek için değil, İdlib’de Esad rejiminin ordusu ile başta El Nusra olmak üzere çeşitli “cihatçı” gruplar arasında bir “çatışmasızlık” durumunun hâkim olmasına göz kulak olmaktı.
Nitekim Astana anlaşmasına göre bölgede görev yapacak bir nevi “barış gücü” içinde 500 Türk askeri de kentin merkezinde konuşlanacaktır... İşte İdlib’e ilk Türk askeri birliği (keşif amacıyla) bölgeye “intikal” etmiştir...