Son zamanlarda şunu sıkça duyuyoruz: “Suriye krizinin çözümünü Suriyelilere bırakmalı. Bu sorunun bu kadar uzun zaman (yaklaşık 6 yıl) sürmesinin nedeni, dış güçlerin bu işe bulaşmasıdır. Onlar kendi çıkarlarına göre hareket ettikleri için, bu vesayet savaşı bir türlü bitmiyor…”
Arap Baharı ile Esad rejimine karşı başlayan Suriye’deki ayaklanmanın dış güçlerin müdahaleleriyle içinden çıkılmaz bir iç savaşa dönüştüğü doğrudur. Birbirleriyle amansız şekilde çatışan çeşitli Suriyeli güçlerin yabancı devletlerden aktif destek görmesi ve bu rakip ülkelerin de kendi çıkarlarına göre hareket etmesi, meseleyi enternasyonalize etmiş ve daha karmaşık hale getirmiştir.
Suriye krizine “müdahil” olan ülkelerin başında ABD, Rusya, İran, koalisyona katılan Avrupa ve Arap ülkeleri ve Türkiye yer alıyor.
Eğer bütün bu ülkeler Suriye’deki iç savaşı durdurmak için tek vücut olarak hareket etselerdi, herhalde bu iş çoktan sona ererdi. Ama müdahil devletlerin rakip bloklar oluşturması ve kendilerine taraftar Suriye’deki birbirine düşman güçleri desteklemesi savaşın hâlâ sürüp gitmesine neden oluyor.
Savaş içinde savaş
Ancak bu tespit esas sorunun Suriye’nin kendi siyasi dinamiklerinden kaynaklandığını da unutturmamalı.
Beşar Esad’ın zalim rejimine karşı ayaklanma kısa süre sonra farklı amaçlar güden ideolojik, mezhepsel ve etnik grupların katılmasıyla adeta savaş içinde savaşlara yol açmıştır. Esad’a karşı çıkan muhalifler kendi aralarında bölünmüş ve rakip gruplar birbirlerine karşı savaş açmıştır. El Kaide’den kopan El Nusra ve benzeri radikal örgütler de kendi içlerinde ihtilafa düşüp eylemlerini kendi amaçları doğrultusunda sürdürmüşlerdir.