Bundan 10 ay önce Donald Trump ABD Başkanlık seçimine Cumhuriyetçi Parti adayı olarak katılacağını ilan ettiğinde, çok kişi onu fazla ciddiye almamıştı. Aynı partiden yarışa girmeye hazırlanan, senatörler ve eyalet valileri dahil, denetimli birçok politikacı varken, dışarıdan gelen bir milyarder işadamının ne kadar başarılı olabileceği soruluyordu.
Trump renkli kişiliği ve sıra dışı görüşleriyle kısa zamanda
kendisini belli etmeyi başardı. Ön seçimlerde gittiği eyaletlerin
çoğunda yarışı hep önde götürdü.
Yarışın final noktasına daha gelinmeden, önceki gün iki güçlü
rakibinin, Teksas Senatörü Ted Cruz ile Ohio Valisi John Kasich’in
adaylıktan çekilmeleri sonunda, Trump Cumhuriyetçi Parti’nin tek
adayı oluverdi. Böylece yarışa girdiği zaman amaçladığı siyasi
zafere ulaştı.
Nasıl oldu?
Trump’ın bu başarısının sırrını açıklayan birçok faktör var.
İlk bakışta politikada deneyimsiz olması, ağzına geleni söylemesi,
agresif davranması, onun aleyhinde özellikler olarak görülebilir.
Ama ön seçim sonucu, Cumhuriyetçi Parti’de çoğunluğun Trump’ı
tuttuğunu gösteriyor.
Trump bir bakıma birçok Amerikalının şimdiye kadar pek açığa
vurmayan birtakım duygu ve eğilimlerini yansıttı. Mevcut siyasi
düzene karşı çıktı, ekonomide özgün fikirler ortaya attı... Diline
hâkim olmadan, yabancı göçmenlere, Meksikalılara, kadınlara ve de
Müslümanlara karşı bir tavır sergiledi. Dış politikada da -Rusya ve
birkaç müttefik dışında- kafa tutmadığı devlet ve kurum
kalmadı...