Suriye’deki son kimyasal katliam ve bunu izleyen ABD füze
saldırısı, 7. yılına giren krizde dengeleri değiştirebilecek yeni
bir ortam yaratıyor.
Dengelerin ne şekilde değişeceğini ve nerede oturacağını kestirmek
için zaman henüz erken. Bunun seyri önümüzdeki günlerde daha net
belli olacak. Bu arada ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’ın
Moskova’daki görüşmelerinin sonucu da bir işaret verecek.
Türkiye açısından son gelişmenin olası etkilerini doğru tahmin
etmek için özellikle ABD ve Rusya’nın Suriye stratejilerinin nasıl
gelişeceğini görmek gerek.
Şu anda ilk bakışta görünen şey, Trump yönetiminin Suriye’deki hava
üssünü vurmakla sergilediği tutumun, Ankara ile Washington’ı
yakınlaştırdığıdır. Ama spesifik bir konuda: O da Beşar Esad’a
karşı nihayet harekete geçilmesidir...
Ne bekleniyor?
Bu noktada Cumhurbaşkanı dahil Türk yetkililer ABD’ye desteklerini
dile getirdiler. Aslında Ankara krizin başından beri Esad’a karşı
net bir tavır almış, onun bir an önce iktidardan uzaklaştırılmasını
istemiştir. Bu tutum Türkiye’yi, Esad’ı aktif olarak destekleyen
Rusya (ve İran) ile karşı karşıya getirdiği gibi, Şam’daki rejimi
tolere eden ABD ile anlaşmazlığa düşürmüştür.
Şimdi Trump’ın sınırlı da olsa doğrudan rejime karşı giriştiği
operasyon, Ankara’da ABD’nin pozisyonunda bir değişikliğin işareti
sayılıyor. Ama bu, yeterli görülmüyor ve bunun arkasının gelmesi
bekleniyor.
Beklentilerden biri, ABD’nin Türkiye’nin öteden beri ısrarla
önerdiği uçuşa yasak güvenli bir bölgenin kurulmasına önayak
olmasıdır.
Diğer bir beklenti de, Trump yönetiminin Esad’ın geleceği
konusundaki tutumunu daha net ortaya koymasıdır. Ankara öteden beri
Esad gitmeden çözüm olamayacağını savunuyor. Trump her ne kadar
Esad ile ilgili fikrini değiştirdiğini söylemişse de, “Esad’sız
çözüm” noktasına henüz gelmiş değil. Daha doğrusu, şu anda hangi
noktada durduğu belirsiz...
Ne olacak?