Euro bölgesi ülkeleriyle Yunanistan arasında Brüksel’de 17 saat süren çetin müzakerelerden sonra varılan anlaşmanın Yunan tarafı için anlamını şu tek kelime ile ifade edebiliriz: Teslimiyet...
Gerçi dün sabaha kadar görüşmeleri yürüten Avrupalı liderler,
varılan sonucu karşılıklı anlayışa dayalı bir uzlaşma olarak
nitelendiriyorlar, ama gerçek, başta Almanya olmak üzere Euro
bölgesi ülkelerinin esas talep ve şartlarını Başbakan Aleksis
Çipras’a empoze ettiğidir. Diğer bir deyişle, eli mahkûm olan Yunan
lideri, Avrupalı ortaklarına (ve müzakerelere katılan IMF’ye)
teslim olmuştur.
Gelinen çok kritik noktada Yunanistan’ın gerçekten yapacağı fazla
bir şey kalmamıştı.
Çipras bir hafta önce, referandumda halkına “hayır” dedirttiği
kemer sıkma şartlarına bu hafta sonu “evet” dedi. Ama bu dahi
kreditörleri tatmin etmedi. Onlar için önemli olan, Yunanistan’ın
muhakkak mevcut borçlarını ödeyeceğini garantilemekti. Bu da sadece
Yunanistan’a yeniden borç vermek veya Yunan halkını bazı yeni
fedakârlıklara zorlamakla olacak bir iş değildi.
Bu yüzden Çipras’ın referandum’dan sonra geri adım atması yetmedi.
Sonunda Atina, hiç hesapta olmayan çok ağır şartlara boyun
eğdi.
Düyun-u Umumiye gibi...
Yeni şartlar vergi artırımdan ve emekli maaşlarının kısılmasından
veya bazı ekonomik yapısal reformların yapılmasından ibaret değil.
Bu kez en ağır olan şart, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde
yabancı güçlerin zoru ile kurulan Düyun-u Umumiye’ye benzer bir
Fon’un kurulmasıdır.
Bu, Yunanistan’ın dış borçlarını ödemesini garantileyen 50 milyar
euro’luk bir Fon olacak. Borçlar bu Fon’dan ödenecek, ayrıca
bankaların sermayeleri güçlendirilecek ve özelleştirme programı da
bunun üzerinden gerçekleştirilecek...
Fon kreditörlerin sıkı denetimi altında faaliyetini sürdürecek. Bu
arada hükümet özelleştirme sürecini de hızlandıracak...