Geçmişte de yaşanmıştı, gazeteci, cumhuriyet savcısına mesleğini
anlatmakta zorlanıyor. Çünkü olaylara farklı bakılıyor. Örneğin 15
Temmuz'da, Cumhurbaşkanı'nın kaldığı otelin yerini belirleyen
meslektaşımızın yazdığı haber, gazetecilikte başarı sayılır. Ama
cumhuriyet savcısı bu durumu “Darbecilere Cumhurbaşkanının yerini
bildirme” olarak değerlendirebiliyor. Hadi bakalım, gelin de bu
durumu anlatın…
Darbe yapılacağından devletin istihbarat birimlerinin haberi
olmuyor ama gazetecinin haberi oluyor! Pes doğrusu… Gazetecilikle
uzaktan yakından ilgisi olmayan, gazeteciliği bilmeyenlerin bu
şekildeki yorumlarının önemsenmesi bazen olayları bu noktalara
kadar taşıyor, gerçek gazeteci kendisini yargı önünde buluyor.
BUNLAR GEÇMİŞTE DE YAŞANDI
Benzer olayları Ergenekon, Balyoz olarak bilinen soruşturma ve
davalarda da yaşamıştık. Haksızlık yapılan, yıllarca cezaevinde
tutulanlar, şimdi devlet aleyhine açtıkları davaları kazanıyor ama
ne fayda bu paralar da yine devletin kasasından çıkıyor.
Bölücü terör örgütünün başı Abdullah Öcalan'ın bir dönem sağ kolu
konumunda olan Şemdin Sakık, 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ
aleyhinde “gizli tanık” olarak ifade vermişti. Yıllarca cemaatin
sesi olanların yazdıklarıyla da gazetemize dönük operasyon
yapılıyor, suçlamalarda bulunuluyor. SÖZCÜ'yü FETÖ/PDY ile ilişkili
göstermek adına inanılmaz çabalar gösteriliyor. Hukuk içinde
kalındığı sürece bu durumdan rahatsız olmayız ama yargıya güvenin
giderek azaldığı ülkemizde kendinizi bir anda örgütün içinde
bulabiliyorsunuz.
Geçmişte örnekleri çok yaşandı. Örneğin Yüksek Askeri Şûra
kararıyla, emekliye sevk edilenlerden birisi de “Yörük Ali Paşa”
olarak tanınan general Ali Aydın'dı. Silivri Cezaevi
yerleşkesindeki mahkemede şu dörtlüğü okudu: