Cezaevine giren çabuk unutuluyor. İçinde MİT'e ait malzemelerin
olduğu öne sürülen TIR'larda, ihbar üzerine yapılan aramalarla
ilgili olarak dönemin Adana Cumhuriyet Başsavcısı Süleyman
Bağrıyanık'ın, cumhuriyet savcıları Aziz Takçı'nın, Özcan
Şişman'ın, Ahmet Karaca'nın cezaevine konulmasının üzerinden tam
bir yıl geçtiğini ve onların halen Sincan Cezaevi'nde bulunduğunu
kaçımız hatırlıyoruz.
Onlar, tutuklanışının birinci yılına girdiği saatte, TIR'larla
ilgili haberleri yazan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
Can Dündar, Ankara Temsilcisi Erdem Gül de aynı gün hapis
cezalarına çarptırıldı. Bununla kalınmadı, Dündar'a karardan kısa
süre önce silahlı saldırı oldu.
GİZLİ TANIKLAR YİNE SAHNEDE
Bu ülkede bir “gizli tanık terörü” var. Bunların söylediklerine
dayanarak, başka bilgi ve belgeye ihtiyaç duyulmadan insanların
hayatının karartıldığı dönemler yaşandı. “Ergenekon”un her şeyi
bilen, ne tempihleniyorsa onu savcıya söyleyen, mahkemede anlatan
gizli tanıkları unuttuk mu?
Bakıyorsunuz, son dönemde devam eden bazı davalarda yine “gizli
tanık”lar var. Jandarma Genel Komutanlığı'nda, 200-250 jandarma
personelinin 2014 yılında toplantılar yaptığı ve bunun üzerine
içinde MİT'in gönderdiği belirtilen malzemelerin yakalandığı
belirtiliyor. Yakalamanın amacının “Türkiye'yi uluslararası alanda
zor duruma düşürme” olduğu belirtiliyor.
Gizli tanıkların ifadelerine dayanarak geçmişte yaşanan ve bugün
hepsinin “kumpas” olduğu davaların tekrarlanmaması dileğimizdir.
Geçmişte olduğu gibi 17-25 Aralık soruşturmalarını yürüten
savcısından polisine “şucu-bucu” damgası vuruldu vurulmasına ama o
iddialar “gerçek mi, değil mi?” araştırmasına gerek bile duyulmadı.
Sadece bir “darbe” lafı aldı yürüdü ve asıl üzerinde durulması
gereken konuların üstü kapatıldı. Unutmayalım, her dönemin bir
“çetelesi” tutulur. Gün gelir o dönem de yargıya taşınır.