Hükümet, yalnız sınır içinde değil sınır ötesinde de terörle
mücadele ediyor. “Çözüm süreci” adı altında mücadele bırakılmıştı.
Böylece terör örgütü ve yandaşları yörede güç kazandı, taban
edindi, belediyeleri tam anlamıyla ele geçirdi. Birçok belediyede
seçilmiş başkanın yanı sıra Kandil'in atadığı “eş başkan” oldu.
Asıl belediyeyi yöneten, her isteği yerine getirilen de eş başkan
oldu.
Halka hizmet yerine, belediye olanaklarının terör örgütü lehine
kullandığına ilişkin önemli iddialar sıkça dillendiriliyor.
Özellikle bölücü örgütün bazı ilçeleri ele geçirip “kurtarılmış
bölge” hesaplarını yaptığı dönemde, bu yardımların boyutu daha iyi
görüldü. Asfalttan, parke taşından önce patlayıcıların
yerleştirildiği, yer altı geçitlerinin oluşturulduğu ortaya
çıkmıştı. Bunların belediye desteğiyle yapıldığı sıkça gündeme
getirildi.
O YASAYI 6 YILDIR ÇIKARMADILAR
Hükümet yetkilileri, HDP'li belediyeleri suçluyor ama olayların
bu hale gelmesinde onların sorumluluğu yok mu? Görevlerini
yapsalardı kayyum atanmasına gerek bile kalmayacaktı. Ne oldu?
Zaten Güneydoğu'da var olan gerilim biraz daha tırmandırıldı.
Belediye meclislerinin yasalara aykırı kararlarına idari yargıda
itiraz etme yetkisi vardı. “Mülki idare amiri hukuka aykırı gördüğü
kararlar aleyhine idari yargıya başvurabilir” kuralı, 4 Şubat
2010'da Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmişti. Aradan 6 yıl
geçmesine karşın, iptal gerekçesi doğrultusunda yasal bir düzenleme
yapılmadı. Bu düzenleme yapılmış olsaydı, belediye faaliyetlerinden
duyulan yakınmalar belli ölçüde giderebilecekti. O yüzden AKP'nin
şikayete hakkı yok.
ÖRGÜTE KAYNAK ŞÖYLE GİDİYOR
Mali kaynakların terör örgütüne aktarıldığı, belediye araç ve gereçlerinin örgüt lehine kullanıldığı, personel giderleri üzerinden terör örgütüne kaynak aktarıldığı da sıkça gündeme getiriliyor. Belediyeler günümüzde kadrolu memur-işçi yerine taşeron işçi istihdamını tercih ediyor.