Hakaretlere uğradılar, “terörist” ilan edildiler, her gün
ekranlarda aşağılandılar, silah çekildi, kürsüleri yıkıldı, ancak
onlar anayasanın ince hesaplarını sabırla ortaya koydular. Halk
hareketinin isimsiz binlerce kahramanı da bu mücadelede yerini
aldı. Hile olmazsa seçimi de mutlaka kazanacaklarına inanıyorlardı.
Şimdi, seçim hilelerinin sonucu belirlediği konuşuluyor.
Yüksek Seçim Kurulu (YSK), AKP'li üyenin başvurusu üzerine,
mühürsüz oy pusulalarını “geçerli” kabul etti. Oysa, aynı seçim
kurulu yurtdışında kullanılan mühürsüz oy pusulalarını geçersiz
saydı. Aynı seçim içinde YSK'nın iki ayrı uygulamasına tanık olduk.
Şu anlaşılıyor ki, yasaları uygulamayan ya da kararlarını yasaların
üstünde gören bir YSK ile karşı karşıyayız.
ÖNCE YASALARA BAKALIM
2 Mayıs 1961 tarihinde 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve
Seçmen Kütükleri Hakkındaki Kanun yürürlüğe girdi. Kanunun 98.
maddesi oy pusulasının konulacağı zarfla ilgiliydi. Mühürden söz
edilmeyen bu madde 2010 yılına kadar yürürlükte kaldı.
Recep Tayyip Erdoğan'ın AKP Genel Başkanlığı ve başbakanlığı
döneminde, Seçim İşlerinden Sorumlu AKP Genel Başkan Yardımcısı
Haluk İpek ve arkadaşları tarafından TBMM Başkanlığı'na sunulan 15
Mart 2010 tarihli yasa önerisi, kabul edildi, 10 Nisan 2010 tarihli
Resmi Gazete'de kanun yayımlanıp yürürlüğe girdi. Yasanın 19.
maddesiyle oy pusulasının konulduğu zarfta sandık kurulu mührünün
basılı olması koşulu getirildi. Maddeye, “mühürsüz zarflar saklanır
ve kesinlikle açılmaz” hükmü eklendi.