Afganistan, Çeçenistan, Bosna, Irak ve Suriye'ye dinci örgütler
“Cihad Bölgesi” der. Buralara dünyanın değişik ülkelerinden
militanlar gelir ve “din adına” savaştıklarına inanır. Hem aynı
uğurda mücadele veren, hem silah arkadaşlığı olan değişik ülke
vatandaşları arasında yakın dostluklar oluşur. İşte, o dostluklar
hatırına, yabancı ülkenin teröristi gelip, sizin ülkenizde eylem
yapar, siz de onun ülkesinde.
Türkiye'de bulunan teröristlerin önemli bir bölümü isim isim
biliniyor. Onların eylemleri belki önlenebilir. Ama yabancı ülke
vatandaşı olan, üstelik de Türkiye'ye geldiğinde kendilerine
yardımcı olan gruplarla yakın temasta bulunmayanların kendilerini
eylem gününe kadar gizlemeleri daha kolay oluyor. Türkiye onlar
için “kolay eylem alanı”, hatta “Cihad ülkesi”dir.
HABERLEŞME ARACI KURYELER
Türkiye'ye gelen yabancı uyruklu terörist hakkında bilgi elde
etmek kolay değil. IŞİD militanlarının bir özelliği de hem
dinlenmeye, hem de izlenmeye karşı önlem olarak telefon
kullanmazlar. Haberleşmeler kurye aracılığıyla yapılır. Türkiye'ye
kaçak yollarla giren ya da daha önce kaydı olmadığı için “turist”
gibi ülkemize gelen teröristin eylem yapacağını öğrenmek kolay
olmuyor.
MİT ve Emniyet, Türkiye'deki teröristlerin eylem yapma gücünü
biliyor ama onlarla temas kurmadığı ya da bunu büyük bir gizlilik
içinde yaptığı sürece yabancı uyruklu teröristi gözünden
kaçırabiliyor, eylemi önlenemiyor. İş işten geçtikten sonra
maşallah istihbarat birimleri her şeyi kısa sürede açıklıyor.
Geçmiş olsun…
Bir kişi “canlı bomba” olmaya karar verdiyse önceden yakaladınız
yakaladınız, aksi halde onun eylemini önlemek mümkün olmayabilir.
Ölmeye karar vermiş bir teröristin, eylemden sonra kaçma gibi bir
planı olmadığı için ne kadar kayıp verdirirse örgüte o kadar büyük
destek sağladığına, din adına büyük işler başarılmış olacağına
inanır. O yüzden önemli olan plan aşamasında teröristleri
durdurabilmektir.
“ÖNLEDİK” DEDİKLERİ DOĞRU MU?
Terör örgütlerinin büyük can kayıplarına yol açtığı “canlı
bomba”, “bomba yüklü araç” eylemlerinden sonra, bazı yetkililer,
“Bu eylemi önleyemedik ama daha önce 100'e yakın eylemi önledik”
derler. Eğer son bir yılda 100'e yakın canlı bomba eylemi
gerçekleştirilmek istendiyse vay ülkemizin haline…
Peki bu eylemler önlendiyse, zanlıları hakkında hiç iddianame
düzenlendiğini, dava açıldığını duydunuz mu? “Turizme darbe
vurmaması için açıklamadık” derlerse de sakın inanmayın. Bu ülkede
“gizli” kalması gerekip de açıklamadıkları herhangi bir şey yok.
İstihbarat birimleri de “istihbarat zaafı var” eleştirilerinden
kurtulmanın yolunu bulmuşlar. Değişik aralıklarla gönderilen
genelgeler, yaşanan olaylara göre şekillenir.
Her genelgede bölücü ya da dinci örgütün hedefleri arasında
havalimanları, askeri tesisler, polis karakolları, asker ve polis
lojmanları, köprüler mutlaka belirtilir. Eğer bunlardan birisine
eylem yapıldıysa “istihbarat önceden uyardı” denilir. Oysa
istihbarat dediğiniz de “ne, nerede, ne zaman, nasıl, kim?”
sorularının cevabının olması gerekir. Hiçbirinin cevabı olmadan
hazırlanan not sadece “durumu kurtarmaya” dönüktür.