“Yıl 1994’ün ortasıdır. Bilecik Valisi merhum Refik Arslan Öztürk, sıcak bir yaz akşamı, İçişleri Bakanlığı’nın toplantısından dönmektedir. Şoför koltuğunda, yılların emektarı değerli abimiz Hayrettin Kaya oturmaktadır.
Gece saat 03.00 sularında, Bilecik’in Sanayi rampasından aşağı inen araç hızlanır. Hayrettin abinin gözlerinden uyku akmaktadır. Bir an önce Vali Beyi konağına bırakıp evine giderek dinlenmeyi düşünür. Köy Hizmetleri Kavşağına gelmişlerdir ki, Vali Bey seslenir: “Hayrettin Bey sola girelim.”
Hayalleri suya düşen Hayrettin Kaya abi, şaşkın bir şekilde sola girer. “Nereye Efendim?” der. Vali Bey, bir yandan inmeye hazırlanırken, bir yandan da ağzından su cümleler dökülür:
“Fakülte açılacak, yakında öğrenciler gelecek. Binaları hazırlamamız lazım. Bu günde arka binaya giden yolun istinat duvarı yapılacaktı. Onu bir kontrol edelim. Yapıldıysa da güneş doğmadan sulayalım. İsçiler sulamayı unuturlarsa, yazık olur betona.”
Hayrettin abi şaşkındır ama alışıktır böyle sürprizlere. Aracı Vali...