Yargı sistemimize hançer gibi saplanan “gizli
tanık” uygulamasını bazıları geç de olsa gündeme getirir
oldu. ABD’li rahip olayında gizli tanıklar duruşmada mahkeme
heyetinin söylediklerini yanlış anladığını öne sürüp rahip lehine
konuştular. Yani, yeri gelince suçluyor. Yeri gelince de
aklıyorlar. Kimlikleri gizli tutuluyor ama inanın bir araştırma
yapılsa, gizli tanıkların önemli bir bölümünün Devletle sorunu
olan, bazıları cezaevinde bulunanlardan oluştuğunu görürüz.
Gizli tanıklık gündeme gelince, Balıkesir Barosu avukatlarından Alp
Kaan anımsattı. Bölücü terör örgütü PKK’nın bir dönem ikinci adamı
konumunda olan terörist de, 26. Genelkurmay Başkanı
Orgeneral İlker Başbuğ aleyhine gizli tanıklık
yapmıştı. Düşünün, bu ülkenin Genelkurmay Başkanı, terör örgütünün
azılı liderinin ifadesiyle sanık sandalyesine oturtulmuştu.
İFTİRADAN SANIKLAR DA KORUNSUN
Birilerinin çok hoşuna gitse de, amaç dışında kullanılan ve
istedikleri gibi konuşturulan gizli tanıklar ülkemize, yargı
sistemimize büyük zararlar veriyor. Yargımıza olan güvenin
alabildiğine azaldığı gündeme getirilirken, bu aşınmada gizli
tanıklığın rolünün de büyük olduğunu hatırlatalım.
Tanık Koruma Kanunu’nun ilk maddesinde “Tanıklık görevi
sebebiyle, kendilerinin veya yakınlarının hayatı veya mal varlığı
ağır ve ciddi tehlike içinde bulunan ve korunmaları zorunlu olan
kişilerin korunması”nın esaslarını içeriyor. Tabii ki
tanıklar korunsun. Ama, tanıkların iftirasından da sanıklar
korunsun.
Gizli tanıklar herkesi yakabilir. O nedenle, bu kişilerin ifadeleri
mutlaka başka tanıklarla, belgelerle güçlendirilmeli. Kimlikleri
bile açıklanmayan bu kişilerin sözleri tek başına geçerli
sayılmamalı. Rahibin bırakılmasından sonra, gizli tanıklık yeniden
tartışıldı. CHP, MHP, İYİ Parti ve HDP’liler gizli tanıklığa
karşı.