PYD’nin lideri Salih Müslim bir dönem Türkiye’den ayrılmıyordu.
Devlet yetkilileri kendisini ağırlıyor, Suriye’de Esad yönetiminin
devrilmesi çabalarına da her türlü desteği veriyordu. Bakıyorsunuz
Salih Müslim İstanbul’da, Ankara’da, Gaziantep’te yetkililerle
toplantı yapıyor, rejim karşıtları ülkemizde kararlar alıyordu.
Türkiye, Esad’ı devirmeye kilitlendiği için bugün “terörist”
dedikleriyle o gün bir araya gelmekte sakınca görmüyordu.
Suriye’de işler tersine döndü. Düne kadar kol-kanat gerilen parti
ve örgütü bugün yetkililerimiz terörist ilan ediyor. PKK’nın siyasi
kanadı nasıl HDP olarak biliniyorsa, YPG’nin siyasi kanadı da
PYD’dir. Gerek siyasi partiler, gerekse silahlı kanatları arasında
önemli işbirliği var. Bugün Diyarbakır’ın Sur, Şırnak’ın Cizre
ilçesinde güvenlik güçlerimizle çatışanlar ve öldürülenler arasında
Suriye uyruklulardan oluşan YPG’lilerin bulunduğunu da
unutmayalım.
“SON KALE” OLARAK GÖRÜLÜYOR
Komşu ülkelerde yaşayan Türkmenler, Kürtler, Araplar her zaman
“son kale”, “sığınabilecekleri ülke” olarak Türkiye’yi görürler.
İzlenen Suriye politikası yüzünden Türkiye’nin sıkıntıya düşmesi,
başına bir şey gelecek düşüncesi açıkçası herkesi kaygılandırıyor.
Bunun için dualar edildiğini de Türkmen liderlerden
öğreniyorum.
Komşu ülkelerle olan ilişkilerimiz birer birer bozuluyor. Bazı
yetkililerimiz, muhalefet partilerinin yöneticilerine bağırıp
çağırmaya, onları aşağılamaya alışmış. Şimdi, diplomatik dili
bırakıp, yabancı ülke yetkilileri için de benzer bir dil
kullanıyorlar. Bu dil, bırakın sorunları çözmeyi, daha da
ağırlaştırıyor.
Türkiye ne zaman sığınmacı akınına uğradıysa, bu dönem her zaman
bölücü örgütün işine gelmiştir. Onların arasına karışıp Türkiye’ye
silah, mühimmat sokuluyor, eleman gönderiliyor. Bugün Cizre ve Sur
ilçelerine bu kadar patlayıcı ve silah da, devletin hiçbir
denetiminin olmadığı dönemde Mürşitpınar Sınır Kapısı’ndan ülkemize
sokuldu.
BUNLARI DA GÖRÜN BE KARDEŞİM!
Ülkemize sığınanların tamamının Esad zulmünden kaçan
Suriyelilerden oluştuğunu sanmayın. Suriye geçmişte de “terör ihraç
eden” ülke olarak bilinir. Bölücü örgütün başı Abdullah Öcalan’ın
tam 18 yıl Suriye’de ve onun kontrolünde olan Bekaa Vadisi’nde
barındığını, örgütü oradan yönettiğini de unutmayalım.
Suriye gizli servisi El Muhaberat, sıradan bir gizli servis değil.
Şu anda ülkemize “sığınmacı” olarak gelenler arasında binlerce El
Muhaberat ajanı da bulunuyor. Türkiye-Suriye arasında yaşanan
gerginlikte, ABD’nin PYD’nin, Rusya ve İran’ın da Suriye’nin
yanında yer almasıyla psikolojik üstünlük bu ülkeye geçti. İşte,
böyle bir durumdan Suriye ajanlarının yararlanıp ülkemizde değişik
provokasyonlara girişebileceği unutulmamalı. Bugün ülkemizde
bulunan Suriyelilerin nerede olduklarından devlet bile habersiz
durumda…
Türkiye’nin içini karıştırmak isteyenler, PYD’ye yaptığı silah ve
mühimmat desteğinin bir bölümünü onlar üzerinden PKK’ya
ulaştırıyor. Ülkelerin yardımı olmadan bitmek-tükenmek bilmeyen
silah ve mühimmatı bölücü örgütün kendi olanaklarıyla elde etmesi
de asla mümkün olamaz. Artık bunları görün be kardeşim…