Darbe girişimi” ve bu olaya karışanlar toplumda büyük şaşkınlık
yarattı. En çok şaşırtan ise “göz bebeğimiz”, “peygamber ocağımız”
dediğimiz Türk Silahlı Kuvvetleri içinde bu kadar “Fethullahçı”nın
bulunmasıydı. “Balyoz”dan, “Ergenekon”dan tutuklanan askerler
“Silahlı kuvvetlerdeki Fethullahçı yapıdan” söz ederken, sayıyı hep
abarttıkları, öfke ve kızgınlıkları nedeniyle bunları söyledikleri
düşünülürdü. Haklı çıktılar.
Ne bileceksiniz Genelkurmay Başkanı'nın, kuvvet komutanlarının en
yakınında bulunanların birer örgüt mensubu olduğunu. Ne
bileceksiniz Genelkurmay Adli Müşaviri'nin, sahte belgeler üretip
Atatürkçü, laik, çağdaş komutanların tasfiyesi için çaba
gösterdiğini. Yazık, Devlet hep uyumuş, millet hep uyutulmuş. Bu
ülkenin istihbarat kuruluşları görevi yapmamış, yapanlar ise
kumpaslarla tasfiye edilmiş.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nde (TSK), 358'i general ve amiral, 39
bin 287 subay, 96 bin 391 astsubay olmak üzere toplam personel 570
bini buluyor. “Darbe kalkışması”na katılan komutanların önemli bir
bölümü PKK ile mücadele eden, ilçeleri terör örgütlerinden
kurtarmaya çalışanlardı.
“Darbe girişimi”nden sonra açıkçası PKK'yı, bölücü örgütün
faaliyetlerini, Suriye'deki, Kuzey Irak'taki gelişmeleri unuttuk.
Gözler Ankara'ya çevrilmişken, Güneydoğu'da terörle mücadelenin
kesintiye uğramasından da kuşku duyuluyor. Ama bu konu boşluk
kaldırmaz. Dün ilçelerden güç bela çıkarılan teröristler, bu dönemi
fırsat bilip yeniden ilçelerde yığınak da yapabilir.