Halk oylamasının yapıldığı saatte, AKP Temsilcisi eski
Milletvekili Recep Özel, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Başkanlığı'na el
yazısıyla yazdığı dilekçeyi verdi. Dilekçesinde “16 Nisan 2017
tarihinde yapılmakta olan halk oylamasında bazı sandıklarda oy
pusulalarının veya oy zarflarının İlçe Seçim Kurulu ve Sandık
Kurulu mührü ile mühürlenmediğini yoğun bir biçimde tespit etmiş
bulunmaktayız” iddiasında bulundu. Recep Özel, zarflarda mühür
bulunmadığını nereden biliyordu? İşte, işin “püf” noktası ve
araştırılması gereken de bu…
Recep Özel, dilekçe verdi vermesine ama zarflarda ilçe seçim
kurulunun mührünün bulunmaması halinde, sandık kurulları oy verme
işlemini başlatamaz. Oylamanın başlatılmadığına ilişkin hiçbir
şikayet ve tespit yok. Konuyu biraz açalım:
SEÇİM İÇİN KOŞUL: ÖNCE İKİ MÜHÜR
YSK tarafından bastırılan ve YSK mührü taşıyan zarflar, oy
pusulaları ile birlikte ilçe seçim kurullarına seçmen sayısı
dikkate alınıp gönderilir. İlçe seçim kurulu, kendilerine gelen
zarfları, ilçe seçim kurulu mührü ile mühürler. Oy kullanılan
yerlerin sandık kurullarına bunlar ulaştırılır.
Sandık kurulları ise oylama başlamadan önce, gelen paketi açar,
zarfların YSK ve ilçe seçim kurulu mührü taşıyıp taşımadığına
bakar. İki mührü gördükten sonra aynı zarf üzerine kendi mührünü
basar. Yani zarf üzerinde üç mühür bulunur. Seçimde kullanılacak oy
pusulasının da arkasına mühür basılır. Yasaya göre uyulması,
yapılması gereken de bu… Sandık kurulları, bu süreci işletti, oy
verme süreci Türkiye'nin her tarafında başlatıldı. YSK'daki AKP
Temsilcisi Recep Özel, ilçe seçim kurulu mührünün, bulunmadığını
öne sürüp, mühürsüz zarfların da geçerli sayılmasını istedi. CHP
Üyesi Mehmet Hadimi Yakupoğlu'nun itirazını dikkate alan bile
olmadı.
MÜHÜRSÜZLER SİSTEME NASIL GİRDİ?
Sandık kurulu, ilçe seçim kurulunun mührünün basılmamasını ve
bununla ilgili şikayetlerin gelmesi kabul edilebilir. Ama ilçe
seçim kurulu mührü görülmeden, siyasi parti temsilcisinin de
bulunduğu sandık kurulunun zaten oylamayı başlatmaması gerekirdi.
Oylamayı başlattıklarına göre zarfın üstünde YSK ve ilçe seçim
kurulu mührü var demektir. Peki, seçim yapılacak yere, yasa gereği
seçmen sayısından fazla zarf ve oy pusulası gönderilmesi
gerekirken, bunların eksik gönderilmesine ne demeli? CHP Genel
Başkan Yardımcısı Erdal Aksünger de bunu YSK yetkililerine bir
türlü anlatamadı.Mühürsüz zarfların, oy pusulalarının YSK'nın
sisteminden başka ellere geçtiği şüphesi doğdu. Eğer, YSK eliyle
bunlar ulaştırılmış olsa, YSK ve ilçe seçim kurulu mührünü taşımış
olması gerekirdi. Belki birkaç yerde mühürsüz olabilir ama bu kadar
yaygın olduğuna göre bu işin altında başka şeyler aranır, seçmene
saygı gereği aranmalı da…
KUŞKULAR BOŞUNA DEĞİL
Anayasa'nın 79. maddesi, oylamanın düzeni ve dürüstlüğünü sağlama
görevini YSK'ya vermiş. YSK'dan beklenen “Mühürsüz oy pusulalarını,
YSK mührünü taşımayan zarfları saydırdık, tutanak düzenledik. İşte
sonuç” demesiydi. Kaç ilçe seçim kurulu, kaç sandık kurulunun
ihmali görüldüğü, mühürsüz pusula ve zarflardaki tercihin hep
“evet” ya da “hayır” yönünde mi ağırlıklı olduğu, bunun organize
bir şey olup olmadığının ortaya çıkarılması gerekirdi. Bunların
hiçbirini yapmadan olayın üstünü kapattı. Eski DYP'li hukukçu bakan
Yaşar Topçu, YSK'nın, “mühürsüzleri kabul ettim” demekle
kurtulamayacağını, seçimin dürüst bir biçimde yapıldığını
kanıtlamak zorunda olduğunu anlattı. Oy pusulalarının dışarıdan
gelip gelmediğini kanıtlamanın vatandaşın değil YSK'nın görevi
olduğunu hatırlattı. Dönemin AKP Genel Başkan Yardımcısı Haluk
İpek'in verdiği 8 Nisan 2010 tarihinde yasalaşan Seçimlerin Temel
Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair 5980 Sayılı Kanun'un 19. Maddesi'ni okuyalım: