Karanlık bir yıldı. Devletin bütün organları terörle mücadeleye katılmıştı. Bölücü terör örgütü 200-300 kişiyle karakollara saldırılıyor, köy basıyor, sabaha kadar çatışıyorlardı. Gün ışımaya başlayınca da inlerine çekiliyorlardı.
Teröristle mücadele edilirken, bir yandan da yeni olaylar yaşanıyordu. Sivas’ta 33 vatandaşımız, kaldıkları otelin yakılması sonucu dumandan 37 kişi boğularak hayatını kaybediyordu. Üç gün sonra Erzincan’ın Başbağlar köyünü basan teröristler de 33 vatandaşımızı katlediyordu. Bu, örgütün o yıllarda ne ilk, ne de son baskınıydı.
BAKAN GEMİCİ’Yİ ÇAĞIRDI
Hemen her olaydan sonra yetkililerin klasik açıklamaları vardır: “Vatandaşımızın kanı yerde kalmayacak, yaralar en kısa sürede sarılacak.” Ama, bunların çoğu “sözde” kalıyor. Başbağlar olayı da sözde kalıyordu. Değerli arkadaşım, meslektaşım Tayfun Talipoğlu, köylülerin bu durumunu gündeme getirmekle kalmayıp, onların temsilcilerini Ankara’da bakanlıklara götürüp dertlerini anlatmalarına da aracılık yapıyordu. Onun çabalarıyla yol alınmaya başlanmıştı.
1997 yılına gelinmişti....