Diyarbakır’a giden CHP Muğla Milletvekili Prof. Dr. Nurettin
Demir, “Arkadaşlarımızla birlikte uçaktan indiğimizde askeri
hastanede 2 şehit için tören yapılıyordu. Şehitlerimizden birisi
Kürt kökenli Diyarbakırlı, diğeri ise Hataylı askerdi. Çok dramatik
bir tablo vardı” diyor izlenimlerini ilginç konularla
sürdürüyordu.
Diyarbakır’ın Çınar ilçesinde bölücü terör örgütü tam anlamıyla bir
katliam planlamış. Güvenlik güçlerinin gücünü dağıtmak, dikkatleri
başka ilçelere çekmek, Sur’da bulunan teröristlere nefes aldırmak
için huzurlu bir ilçe olan Çınar ilçesi hedef seçildi. Yapmak
istedikleri de tam anlamıyla bir katliamdı… Bebekler öldü. O
yüzdendir ki teröristler için “bebek katili” yakıştırması boşuna
değil…
CHP heyetine öyle şeyler anlatıldı ki, bazı hastanelerde
polislerin tedavisi yapılmıyormuş, o yüzden güvenlik birimlerinin
kendi 112 servisini oluşturdukları, dışarıdan 10 bin lira maaşlı
doktor, 5 bin lira maaşlı hemşire çalıştırıldığı bile öne sürülmüş.
Bu tür söylentiler, o yörelerde canla-başla çalışan doktora,
hemşireye büyük haksızlıktır, ayıptır ve onları hnedef göstermedir.
Nitekim, CHP heyeti de bu tür söylentilerden sağlık çalışanlarının
hayli etkilendiğini belirledi. CHP’nin bu saptamalarını,
Diyarbakır’daki yetkiliye sorduğumda şunları dinledim:
“Böyle bir tespitimiz olsa o an gereğini yapar ve hemen açığa alır,
Devletin gücü neyse onu gösteririz. Hastanelere yaralı polisin,
askerin gönderilmediğine ilişkin söylentiler de şuradan
kaynaklanıyor: Sokağa çıkma yasağının devam ettiği Sur ilçesi,
asker hastanesinin hemen bitişiği. Silahlı yaralanmalarında kan
kaybından ölünmemesi için beş dakika bile çok önemli. Hastane oraya
yakın olduğu için yaralılar asker, polis, sivil önce askeri
hastaneye götürülüyor. O hastanenin imkanları aşılıyorsa o zaman
üniversite hastanesine sevk ediliyorlar. Nitekim, bugün üniversite
hastanesinde de polislerimiz tedavi görüyor.”
Yetkililerde, vatandaşa, güvenlik görevlilerine farklı uygulamalar
yapıldığına ilişkin bir kanaat yok. Hastaneye gelenler için farklı
muamele yapılması Hipokrat Yemini’ne, etik kurallara da uyan bir
şey değil. Konuştuğum yetkili, “Doktorlara ‘terörist bile gelse,
eğer silahı alınmışsa bu artık vatandaştır. İnsani cezası varsa
buna yargı karar verir. Onları tedavi etmeme gibi bir durum olamaz.
Böyle bir durum insan haklarına, temel hukuk ilkelerine, etik
kurallara aykırıdır’ diyoruz. Böyle bir şey kimsenin lüksü olamaz”
diyor.
Sur ilçesinin yüzde 70’i terör örgütü militanlarından, onların
yerleştirdikleri patlayıcılardan, tuzaklardan temizlendi. Ancak
daha yapılacak çok iş var. Sur’un sokaklarının dar olması, zırhlı
araçların, iş makinelerinin girememesi, şehit vermemek, sivil
yurttaşların zarar görmemesi için çok dikkatli ilerleniyor.
Terör örgütü başta bütün ağırlığı Silvan ilçesine vermişti.
Güvenlik güçleri Silvan’ı temizlemeye uğraşırken, teröristler de
Sur’da yığınak yaptı. Aslında Sur’un çok kolay temizleneceği
hesaplanıyordu. Ama yığınağın fazla yapılması, yolların durumu
işleri zorlaştırdı. Konuştuğum yetkili şunları söyledi:
“Zor bir mücadele sürdürüyoruz. Bir an önce ilçeyi teröristlerden
temizlemeye kalkışırsak, çok acele edersek şehit verme riskiniz
daha yüksek oluyor. ‘Ne zaman bitiyor?’ sorusu bazen güvenlik
güçlerimizde baskı yapıyor. Dikkatli bir biçimde tabii ki mümkün
olan en kısa zamanda oraları temizlemek bizim de arzumuz. Ama süre
veremiyoruz.”
Güvenlik güçlerinin kararlı tutumu karşısında teröristlerin kırılma
noktaları oluyor. Ama kırsal bağlantılı olan ve sokak açmalarına
karşı dirençli bir grup var. Dolayısıyla mücadele devam ediyor.
Konuştuğum yetkililerden “Zor bir mücadele ama bitecek,
temizlenecek” sözlerini sıkça duydum. Diyarbakır’da son derece
deneyimli, insan haklarına, etik kurallara alabildiğine
bağlılığıyla bilinen Vali Hüseyin Aksoy’un bulunması da bir
şanstır.