Ülkemizde devlet işleri “biri yapar, biri bozar” biçiminde
gelişiyor. İdam cezası AKP döneminde kaldırıldı, şimdi idam
cezasını yeniden getirmek istiyorlar. Memurluğa alımlarda “arşiv
araştırması”, “güvenlik soruşturması” yapılıyordu, “böyle şey
olmaz” deyip kaldırdılar. Şimdi, Kanun Hükmünde Kararname'yle
sessiz sedasız yeniden soruşturma ve arşiv araştırmasına geçildi.
Milli Eğitim Bakanlığı Müfettişliği'ni kaldırdılar, şimdi yeniden
bu sisteme şaibeli bir biçimde geçiyorlar.
AKP döneminde, Milli Eğitim Bakanlığı'nın deneyimli müfettişlerini
etkisiz hale getirmek, emekliliğe zorlamak için yapılan yasal
düzenlemelerle, hepsi bakanlık müfettişliğinden uzaklaştırıldı, il
müdürlüklerine bağlı “Maarif Müfettişi” adını aldı. Türkiye
genelinde görevli 2 bin 304 maarif müfettişi arasından 430'unun
yeniden oluşturulması planlanan bakanlık maarif müfettişliğine
atanmaları öngörüldü. Özlük hakları açısından daha iyi olan
bakanlık müfettişliğine geçmek için bin 960 maarif müfettişi
mülakata alındı.
HİKAYENİN GERİSİNİ DİNLEYİN
İki komisyon oluşturuldu. Komisyon başkanlığının birisine
Müsteşar Yusuf Tekin, diğerine de Teftiş Kurulu Başkanı Atıf Ala
başkanlık etti. Komisyonun üç üyesinden birisi Kırıkkale
Üniversitesi'
nden Prof. Dr. İlhan Üzülmez, Gazi Üniversitesi'nden Prof.Dr.
Ramazan Çağlayan'dı. Ancak, müsteşar “işlerinin yoğunluğu”nu, iki
öğretim elemanı da çoğu kez derslerini gerekçe gösterip
mülakatların hepsinde bulunmadı. Yerleri, Teftiş Kurulu'nda görevli
daire başkanlarınca dolduruldu.
Müfettiş alımlarıyla ilgili mülakatı, CHP Milletvekili TBMM Milli
Eğitim Komisyonu Üyesi Prof. Dr. Gaye Usluer de yakından izledi.
Mülakat için “Şaibelerle doludur. Mülakat komisyonunda, Teftiş
Kurulu Başkanlığı'nda görevli maarif müfettişi unvanındaki daire
başkanları görev aldı. Aynı unvanda görev yapan çalışanların, eşit
konumdaki maarif müfettişlerinin sınavını yapması hukuksal açıdan
mümkün değildir” diyor. O mülakatla ilgili ilginç iddialar
aktarıyor: