Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ile Ankara
Temsilcisi Erdem Gül’ün tutuklanması, ülkemizde gazeteciliğin ne
zorlu hale geldiğinin de kanıtıdır. Bundan önce Gültekin Avcı
yazdıklarından, Nokta Dergisinin sahibi Cevheri Güven de
yayınlanmamış yazılar nedeniyle tutuklandı. Bakıyorsunuz suçlamalar
ya “casusluk” ya da “hükümete karşı darbe” oluyor. Peki Diyarbakır
Baro Başkanı Tahir Elçi’nin polislerin gözleri önünde öldürülmesine
ne deniliyor?
Gazetecinin yazdıkları hatta yazmadıkları bile “casusluk”, “darbe”
diye değerlendirilirse “özgür basından” nasıl söz edeceksiniz?
Açıkçası o suçlamalarla, gazetecileri yan yana getirdiğiniz zaman
ürküyorsunuz… “Yazmayın, konuşmayın” sözlerini sıkça
duyuyorsunuz.
“Balyoz”, “Ergenekon” gibi davalarda, devletin bütün sırları
mahkemelere döküldü. Yunanistan’a karşı savaş planlarımız mahkeme
salonlarında taşındı. O belgelerin birer örneği de Yunanistan
Genelkurmay Başkanının masasına kadar gitmiştir.
Ya “kozmik oda komedisi”ne ne buyrulur? Dönemin Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç’a “suikast yapılacakmış” iddiasıyla bu ülkenin gizli
olması gereken “kozmik oda bilgileri” dışarıya çıkarılmadı mı?
Sonra bu belgeler elden ele dolaşmadı mı? Sonunda “takipsizlik”
verilmedi mi? Tüm bunlar görmezden gelinecek, yıllardır bu ülkede
gazetecilik yapan Can Dündar ve Erdem Gül şu suçlamayla
tutuklanacak:
“Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri
casusluk amacıyla temin etme, terör örgütüne üye olmaksızın bilerek
ve isteyerek yardım etmek.”