Kirazlı-Balaban’da altın araması için Kanada firmasına 203 bin hektarlık alan tahsis edildi. Bu alan, Çanakkale ili ve Bayramiç ilçesi sınırlarında kalıyor. Aladağ ve Kirazlı Orman İşletme şefliklerindeki sahanın tamamı kızılçam, karaçam, meşe türlerinden oluşan verimli ormanlık alanıdır. Firma, 13 bin ağaç kesildiğinden söz ederken, TEMA Vakfı ağaç sayısının 195 bin olduğunu belirtti. Unutmayalım, sürgünden gelenler de hesaplandığında kesilen ağaç miktarı açıklanan 195 binin de çok üzerinde. Bunu, konuştuğum ormancılar söylüyor.
Ağaç sayısını polemik konusu haline getirerek ormanların yok olmasıyla, kaybedilen kamusal zararın görülmesi engelleniyor. Az veya çok, gereksiz tüm kamusal zararlar reddedilmeli. Karar verme aşamasında, ormanların bugün ve gelecek için ürettiği tüm kamusal yararlar eksiksizce dikkate alınmalı.
FAKİRLİĞE DOĞRU
“Proje alanı Çanakkale’ye 35, Kaz dağlarına 40, Çanakkale’nin içme suyunun sağlandığı Atikhisar barajına da 14 kilometre uzaklıktadır. Bu sebeple olumsuz bir durum yoktur” yolundaki açıklamalar da başka bir talihsizlik. Bir orman, sadece sınırları içerisinde etki yapan, değer üreten bir varlık değildir. Orman, tarım alanlarıyla, yerleşim alanlarıyla bir bütündür.
Doğaya karşı hoyratlığımızın sonucu olarak Türkiye hızla kuraklaşıyor. Alansal yağış miktarı 2009 yılından bu yana yüzde 20 azaldı. Bu durum, Türkiye’yi su stresi yaşayan bir ülke konumuna getirdi. 1990 yılında su zengini ülkelerde kişi başı su miktarı 3 bin metreküp, bizde ise bin 870 metreküp civarındaydı. Bu değer günümüzde bin 200 metreküplerdeyken, 2030 yılında 700 metreküp olacağı öngörülüyor.
Uluslararası normlara göre kişi başı su tüketiminin 2 bin metreküpün altında olduğu ülkelerde “su azlığından”, bin metreküpün altındaki ülkelerde ise “su fakirliğinden” söz ediliyor. Nüfus artışı, plansız şehirleşme, enerji tüketimindeki artış dikkate alındığında ülkemiz, “su fakiri” olma yolunda hızla ilerliyor.