“Seminer” gerekçe gösterildi, Cizre, Silopi başta olmak üzere
bazı ilçelerde öğretime resmen ara verildi. Öğretmenler
bulundukları ilçelerden ayrıldılar. “İlçelerden” diyoruz, çünkü
köylerde öğrenim zaten yapılamıyordu.
16 Eylül 2014’de bu köşenin okurlarına, Güneydoğu’nun eğitim
manzarasını belgelere dayalı olarak şöyle aktarmıştık: Güneydoğu’da
yüzlerce köy okulu “güvenlik” nedeniyle öğretime açılamadı. Terör
örgütü PKK’nın köylerde oluşturduğu 8 kişilik “köy komiteleri”,
okullarda Türkçe öğretim yapılmaması yönünde kararlar aldı.
Bayrağımız zaten köy okullarında artık dalgalanmıyor. Öğretmenlerin
can güvenliğini tehlikeye atmamak için öğretmen olmayan kişiler
“ücretli öğretmen” olarak köy okullarında görevlendiriliyor.
Bunların önemli bir bölümü de örgütün isteği doğrultusunda faaliyet
yürütüyor.
BÖLÜCÜLÜK DEĞİL Mİ?
Yarıyıl tatiline girilmeden öğretmenlerin görev bölgesinin dışına gitmelerini telefon mesajıyla bildiren Milli Eğitim Bakanlığı, böyle bir kararı kendiliğinden alamaz. Başbakanlık’ın bilgisi dahilinde alınan karar ülke açısından bakıldığında tam anlamıyla bir “bölücülük” anlamına da geliyor. Siz öğretmenlere “bölgeyi terk et” diyorsunuz, peki o yöredeki diğer kamu görevlileri, o yörede yaşayanlar ne olacak? Bu ayrımcılık niye? Dün, Cizre’de konuştuğum bazı yurttaşlar, birkaç mahalle adını verip hendeklerin oralarda kazılı olduğunu, merkezdeki okulların önemli bir bölümünde geçen cuma gününe kadar eğitim-öğretim yapıldığını anlattılar. Öğrenim devam ederken, öğretmenlerin ilçeden ayrılabileceklerini bildirmek, “Burada büyük olaylar olacak. Başınızın çaresine bakın” anlamına geliyor. Güvenlikse herkesin önceliğidir. Bir avuç eşkıya için o ilçelerde yaşayan ülkesine, milletine, devletine yürekten bağlı insanların hepsini terörist görmek “başınızın çaresine bakın” demek Devletimize yakışır mı?