Siyasi tarihimizin en büyük kara lekelerinden olan 12
Eylül 1980 darbesinden bu yana 41 yıl
geçti ama o günkü acıların yansımaları hâlâ devam
ediyor. AK Parti dönemine kadar "makus talih"
olarak benimsenen, öğretilmiş çaresizlik gibi kabullenilen darbeler
tarihini bugünle kıyaslarsak; nereden nereye gelindiğini daha net
görebiliriz. 1950'de çok partili döneme geçilmesinden 10 yıl sonra
yapılan 1960 darbesi, tarihin en onur kırıcı darbesidir.
Millete hizmet eden devlet adamları
darağacında idam edilmiş. Bu darbe, kendi anayasasını
yapmış, tüm sistemi ve toplumu dizayn etmiş, yargı-asker-sivil
toplum örgütleri üzerinden kendi vesayetini kurmuş ve açıkça
vesayet rejimini de ilan etmiştir.
Gelelim 1971 muhtırasına; yüzde 5 enflasyon, yüzde 7 kalkınma
hızını yakalayan Türkiye Cumhuriyeti'nin hükümeti yine bir asker
süngüsüyle devrilmiştir. Yine günahsız insanlar idam edilmiş,
hukuksuz cinayetler işlenmiş, Türkiye kan revan içinde, anarşiyle
1980'lere gelmiştir. Ve 12 Eylül 1980 darbesi... Onlarca insan
asıldı, 600 bin insan işkence gördü, iki milyona yakın insan
tutuklandı. Yine...