Dondurucu soğukta, daracık, kapkaranlık yerlerde sıkışmış
küçücük bedenler... Hiç tanımadıkları büyükleri, amcaları,
teyzeleri, milyonlar onlar için seferber. Korku dolu gözleri, hiç
tanımadıkları bu amcaları görünce önce çekingen sonra da
kocaman gülümsüyor. Elleri, kendilerine uzanan hiç
tanımadıkları bu yabancı insanların ellerine uzanıyor. Tutuştukları
anda sımsıkı kenetleniyor.
Bu küçücük çocukların, gün yüzüyle ya da karanlığı delip geçen
ışıkla buluştuğunda bazen şaşkın bazen bilinçli ama hep masum
yüzleri kameralara yansıdığında, bütün Türkiye'nin, hatta dünyanın
umutları yeşeriyor. Yaşları küçük ama yürekleri gibi acıları da çok
büyük bu çocukların. Bundan sonra aileleriyle birlikte 81
milyona emanet onlar. İsimleri Muhammed,
Kerem, Ayşe Buğlem, Yiğit, Zübeyde, Serap Ela, Nisa, Hazal Güner,
Gül, Furkan, Ahmet... Ama hepsi artık bizim
çocuklarımız.
Hepimiz nefeslerimizi tutarak, dilimizde dualar ve tekbirlerle
çıkardık onları o karanlık yerlerden. Allah'ın izniyle
mucizelerimiz onlar bizim. Bu depremin, bu yüzyılın afetinin
simgesi her biri. Yaşarken ezildiğimiz acılarımızı...