Güney sınırımızdaki en uzun sınır komşumuz olan Suriye ile
ilgili tüm gelişmelerin, Türkiye için hayati önemde olduğunu en
başından beri söylüyoruz. "Türk ordusunun
Suriye'nin içinde ne işi var" diye soran içeriden
ve dışarıdan herkes şunu artık anlamalı ki; bu bizim için varlık ve
yokluk meselesidir ya da son günlerin terminolojik deyişiyle
"beka" meselesidir. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı
harekatları sonrasında bir haftadır süren Barış Pınarı Harekatı da,
en az Kıbrıs Barış Harekatı kadar hayatidir.
Zaten bu yüzden Batı bu kadar kuduruyor, Türkiye karşıtı kim ve
hangi ülke varsa "yaptırım"dan başlayıp bütün argümanlarla
üzerimize geliyor.
Türkiye'nin uluslararası anlaşmalardan aldığı yetki ile tümüyle
meşru bir harekat yaptığını onlar da biliyor aslında. Zaten tam da
bu yüzden doğru olmayan ne kadar yalan-iftira var ise bunları
kullanarak algı operasyonları ile konuyu çarpıtmakta
yarışıyorlar.
Ama ne yaparlarsa yapsınlar boşuna.
Türkiye'nin eli, bugüne kadar olmadığı
kadar güçlü. Hem siyasi-diplomatik açıdan hem
askeri açıdan. Bugüne kadar bütün dış operasyon ve kararlarda ilk
akla gelen "ABD ne der, bize nasıl bir
ambargo uygular" diye korkup çekinerek atılamayan
adımların bugün hiçbir karşılığı yok artık. Eski Türkiye
zamanındaki bu ezberler yerine tam tersi bir denkleme bıraktı.
Bugün eğer biz Fırat'ın doğusunda beka meselemizin peşinden
gidebildiysek;
ABD izin verdiği için değil, tam tersine ABD'ye rağmen bunu
yaptık.
ABD ise burayı artık Türkiye'ye rağmen yönetemeyeceğini gördüğü
için çekildi. Yine eski ezberlerden Rusya ile ebedi düşman
profilinin tam tersine bugün bölgedeki en önemli aktörlerden biri
olan bu ülkeyi Suriye sürecinde çok doğru
yönettik ve BM'de bizim aleyhimize 2
kararı veto etmesini de sağladık.
Bugüne kadar Türkiye'yi arka odası gibi görme alışkanlığını
terkettirdiğimiz AB'yi de bir kenara ittik ve mülteci konusundaki
kozumuz ile onları da susturduk. Karşılığı olmayan yaptırım
kararları ile kendilerince bir oyun oynamaya devam ediyorlar ama
nafile.
Türkiye açısından kritik 2 safha var;
Sivillerin zarar görmemesi ve terör
örgütlerinin bölgeden tamamıyla temizlenmesi.
Operasyon sonraki safha da, bizde misafir bulunan mültecilerin
güvenli bir şekilde evlerine olmasa bile yurtlarına dönmesinin
sağlanması.
Dünya kamuoyu, batı medyası yalan haber ve iftiralar yoluyla her ne
kadar algı operasyonu yapmaya çalışsa da; gerçekler ortada. El
Cezire televizyonunda PYD militanına neden sivil kıyafetli olduğu
sorusuna verdiği cevap bütün iftiralara da tarihi bir cevap
aslında; "Türk ordusu sadece askeri
hedefleri vurduğu için sivil
giyiniyoruz". Buna karşılık PKK-PYD-YPG'nin
doğrudan sınırda görev yapan Türk gazetecileri ve sivilleri hedef
alan saldırıları da ortada. Sözün özü; isteyen istediği yalana
sarılıp algı operasyonu yapmaya kalksın, başaramayacak. Zaten bu
kadar saldırgan ve kontrolsüz olmalarının sebebi de;
Suriye'de çözüm sürecinin artık Türkiye
olmadan gerçekleşemeyeceğinin görülmesi,
Suriye sürecindeki en önemli aktörün artık Türkiye olduğunun açıkça
ortaya çıkmasıdır.
Ve bu sonucun sadece Suriye ile kalmayıp Doğu Akdeniz'den Körfez
denklemine kadar bütün coğrafyayı etkileyecek bir Türkiye
gerçeğinin de ortaya çıkmasıdır bütün dünyayı asıl korkutan.
Ama şu da bir gerçek ki; korkunun ecele faydası yok..