Bir söz vardır; "Ağaçta duran kuş, dalın
kırılmasından korkmaz. Onun güveni, ağacın
dalına değil, kendi kanatlarınadır." İşte Türkiye'nin
Suriye meselesinin başından bu yana yaptığı tam da bu; ne dünyanın
süper güçlerine güvendi, ne de onlara boyun eğdi. Ne dünyanın her
tür tekil ve örgütlü kurulundan korktu, ne de güç sarhoşluğuna
kapıldı. Türkiye'nin tek doğrusu; mazlumların çektiği zulüm ve
kendi beka meselesiydi. Bu yoldan bizi ne korku ne de tehdit
vazgeçirdi.100 yıl sonra hem sahada hem
masada kazandığımız bir zaferdir bu. Ve
öyle bir denklemde edinilmiş bir kazanım ki; benim diyen
matematikçinin, benim diyen fizikçinin kolay kolay çözemeyeceği bir
denklemin çözüldüğü, çözümlendiği bir denklem bu.
Bu denklemde ortaya çıkan sonuçlar neler?
Arap Birliği'nin iflasının istendiği... Avrupa'nın küresel
denklemde aslında etkisiz eleman olduğunun ortaya çıktığı... ABD ve
Rusya'nın her şeyi belirleyici konumda olduğu süper güç halinin
artık eski düzende kaldığı... Türkiye'nin hem bölgesinde hem dünya
dengelerinde oyun kuruculuğunun tescillendiği... Masayı kuran
olduğu kadar, masada kimin veya kimlerin hatta nerede oturacağına
kadar kararını veren ülke olduğunun ortaya çıktığı bir süreç
yaşandı... 2002 öncesinde ABD hapşırsa
bizim zatürre olduğumuz düzenin sona erdiği ve
artık Türkiye kükreyince ABD'nin korktuğu
yeni bir düzene geçişin miladıdır 17 Ekim
2019 Perşembe günü Külliye'de gerçekleşen
Suriye zirvesinin açılımı.
Sağduyulu ve gerçekçi yorumlarıyla bu süreçte her tür hamasetten
uzak güçlü bir milli duruş sergileyen Yusuf Alabarda'nın şu yorumu,
ABD heyetinin perşembe günkü Ankara ziyaretinin en müthiş özetini
veren ifade bence; "Harekatın 9 günlük hasılatı bile
15 Temmuz'da Erdoğan için 'İslamcı
Diktatör' diyen Pompeo'yu, Erdoğan'ın
ayağına getirtmeye yetti ve Türkiye'nin siyasi
hedeflerini kabul ettiği bir mutabakata
imza atmak zorunda kaldı!" Uluslararası
ilişkilerde daimi dostluklar olmadığı gibi, daimi düşmanlıklar da
yok elbette. Burada ilişkilerin gidişatını belirleyen öncelikle
ülkelerin çıkarlarıdır. Dış politikanın özü de, belirleyici esas
kuralı da budur. Ve bir başka belirleyici
kural; gücünüz kadar haklı olmanızdır.
Türkiye de, en başından bu yana tarihsel ve insani ve güvenlik
boyutuyla haklılığının yanında; hem diplomatik anlamda bir oya gibi
işleyip oturduğu masada ve hem de tarih boyunca herkesi titreten
kahraman ordusuyla yazdığı destanla sahada her yönüyle haklı ve
üstün idi.
Şimdi gözler 120 saatlik ara verme sonunda
Soçi'de gerçekleşecek Erdoğan- Putin
zirvesinde. Biz durduğumuz yerden kıpırdamadan, Trump'ı
kendi durduğumuz noktaya getirtmeyi nasıl başardıysak Putin ve
diğer unsurları da aynı noktaya getirmeyi başaracağız
göreceksiniz.
Bu sonucu bir oya gibi işleyen, diplomasideki ustalığını ve
tecrübesini karakterindeki dik durmayla birleştiren, gerektiği
zaman da diklenen Başkan Erdoğan, bu süreçle birlikte en önemli güç
ve lider olduğunu bir kez daha tüm dünyaya kanıtladı.
'Zor, oyunu bozdu' derken, 'Erdoğan tüm
oyunları bozdu' demeden de geçmek olmaz...