Kayseri’den havalanan askeri nakliye uçakları personelinin durumu bu tartışmanın çarpıcı bir örneğini oluşturuyor. Bu olayda darbe girişimi sürerken Kayseri Erkilet Üssü’nden saat 00.30 ile 02.00 aralığında tam sekiz askeri nakliye uçağı kaldırılmıştır.
Burada önem taşıyan nokta, bu uçakların personelinin kalkış emrini veren üssün Harekât Komutanı darbeci Kurmay Albay Erhan Baltacıoğlu’na kuvvetle itiraz etmiş olmasıdır. Uçuş ekiplerinin neredeyse hepsi, kalkıştan önce televizyonda darbe haberlerini izlemiş, hükümetin bu hareketi Anayasa dışı bir faaliyet ilan ettiğini öğrenmişti. Bu nedenle başka illere uçup komando birliklerini uçaklara yükleyip Ankara’ya götürmelerinin doğru olmayacağını, risk taşıdığını kayda geçirmişlerdir.
Ancak son tahlilde üs komutanı pilotlara ve teknik ekibe “Bu bir emirdir” diyerek uçmalarını söylemiş, ayrıca uçuşların darbe karşıtı bir faaliyet olduğunu, başkente taşınacak birliklerin darbeyi bastıracağını belirterek, görev verdiği subay ve astsubayları yanıltmıştır. Bu olay, uçakların havalandıktan sonra Hava Kuvvetleri’nin Eskişehir’deki harekât merkezinin uyarılarını dinleyerek, anayasal çizgideki bu merkezin yönlendirdiği şekilde Malatya’ya iniş yapmalarıyla sonuçlanmıştı.
*
Kayseri Erkilet hadisesi gibi başka pek çok örnek vermek mümkün 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili davalardan. Girişte sorduğumuz soruyu Ankara’da bir birlikte görev yaparken FETÖ’cü komutanı tarafından “Terörle mücadele harekâtı var” denilerek akşam saatlerinde acil kışlaya çağrılan ve aldığı emirle sorumlu olduğu tankı harekete geçirip Ankara caddelerinde yola çıkan bir yüzbaşının durumunda da ele alabilirsiniz. Aynı soruyu Türkiye’nin dört bir tarafında Fetullahçı komutanlarının verdiği emirle sokağa çıkarılan binlerce er, erbaş açısından da değerlendirebilirsiniz.
Hepsinde aynı hukuk problemi karşımıza çıkıyor. Kendisi bir darbe faaliyeti içinde yer aldığını bilmeden, idrak etmeden darbe faaliyetine katılmış olan askerler bu nedenle suçlanabilir mi?