Ardından “MY 114-1 (C)” ile ilgili başka köşe yazarlarının da
dahil olduğu bir tartışmaya tanık olduk.
Derken bir de “MY 114-1 (B)” ve hatta ondan önce bir de “MY 114-1
(A)” olduğunu öğrendik.
Bu, hassas bir tartışma; çünkü ilk bakışta, demokratik rejimin
bekasını yakından ilgilendiren bir yönü var. Bir görüşe göre, ordu
içindeki darbe faaliyetlerinin istihbar edilebilmesinin kurumsal
sınırlarına ilişkin şifreler “MY 114-1 (C)”nin içinde yatıyor.
Herkes ona bir anlam atfediyor, hatta bazı kurumlar pozisyonlarını
bu belge üzerinden alıyor. MİT’in “MY 114-1 (C)” nedeniyle ordu
içinde istihbarat yapamadığını, çünkü yapamayacağını kuvvetle
belirtenler var. Örneğin 2010-2015 yılları arasında MİT Müsteşarı
olarak görev yapan Emre Taner, TBMM Darbe Girişimini Araştırma
Komisyonu’nda “MİT Silahlı Kuvvetler bünyesinde istihbarat yapamaz.
MY 114-1 (C) isimli bir talimat bunu durdurmuştur. Ben garnizona
giremiyorum” diye konuşuyor.
Buna karşılık, “MY 114-1 (C)”nin MİT’e bu alanda hiçbir engel
çıkarmadığını söyleyenler de var.
KIŞLADA ASKER DIŞARIDA ASKER VE MİT
İtiraf etmeliyim ki, başlangıçta benim de kafam karıştı. Meseleyi
tam olarak anlayabilmek için önce “MY 114-1 (C)”in adı ile
başlayalım.
MY 114-1 (C), “Silahlı Kuvvetler Koruyucu Güvenlik ve İşbirliği
Yönergesi”nin kısaltılmış adı. Aslında ilk halinde yönergenin (A)
hali geçerliydi. İlki, 30 Mart 1990 tarihli ve dönemin Genelkurmay
Başkanı Orgeneral Necip Torumtay’ın imzasını taşıyor.
Bu yönergenin en kritik özelliği, TSK içindeki “sakıncalı personel”
hakkında “nasıl, nerede ve kimler” tarafından istihbarat
toplanacağını düzenliyor olması. Bu istihbaratı nerede, kimin
toplayacağı, daha doğrusu hangi kurumun toplayacağı sorusu kritik
önemde.
1990 tarihli (A) yönergesinde, “sakıncalı personel” kategorisine
alınan kişilerin “(I) Kıta içi tutum ve davranışlarının birlik
komutanlığınca”, “(II) Kıta dışı tutum ve davranışlarının MİT ve
Garnizon Komutanlığınca” -takip ve kontrol edileceği-
belirtiliyordu.
Görüleceği gibi, TSK, kıta içi istihbaratın sorumluluğunu kendisi
üstleniyor, kıta dışına çıkıldığında ise bu sorumluluğu 1) Garnizon
Komutanlığı, yani o ildeki en yüksek rütbeli komutan üzerinden yine
kendisinde tutuyor, ancak 2) aynı zamanda personeli hakkında
istihbarat toplaması için MİT’e de kapıyı açıyordu.
2011 DEĞİŞİKLİĞİNDE SİSTEM AYNI KALIYOR
“MY 114-1 (A)”, 28 Kasım 2001 tarihinde Orgeneral Hüseyin
Kıvrıkoğlu’nun Genelkurmay Başkanlığı döneminde küçük bir
değişiklikle yenilendi ve “MY 114-1 (B)” haline getirildi. Aslında
bu değişiklikte (A) halindeki kurguya dokunulmadı, yalnızca
sakıncalı personelin kıta içi davranışlarını takip ve kontrolde,
sorumluluk birlik komutanlığının yanı sıra “varsa birlik istihbarat
birimlerine” de verildi.
Bundan 1996 yılında Kara Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde topçu,
tankçı, istihkam gibi “istihbarat” sınıfının da ihdas edilmesinin
ardından birliklerde kurulmaya başlanan istihbarat birimlerinin de
sakıncalı personelin takip ve kontrolünde görevlendirildiğini
anlıyoruz.
VE NECDET ÖZEL SİSTEMİ DEĞİŞTİRİYOR
Majör değişiklik Orgeneral Necdet Özel’in 2011 Ağustos Yüksek
Askeri Şûrası’nın hemen öncesinde Genelkurmay Başkanı olarak
atanmasından tam üç ay sonra gerçekleşiyor. 28 Kasım 2011 tarihinde
Orgeneral Özel’in imzasını taşıyan “MY 114-1 (C)” yürürlüğe
giriyor.
Yönergenin yenilenmiş (C) hali, başlıca iki değişiklik getiriyor.
Birincisi: Yönergenin 1990 ve 2001 metinlerinde yürütülecek
istihbarat faaliyetinin hedefi olarak “sakıncalı personel” ifadesi
kullanılırken, bu kez hedef personel “Terör örgütlerinin veya
yasadışı oluşumların faaliyetlerine karıştığı ve İKK (İstihbarata
Karşı Koyma) zafiyeti olduğu için haklarında personel güvenlik
incelemesi yapılanlar” şeklinde değiştiriliyor.
Böylelikle, “sakıncalı personel” gibi çok geniş yorumlanabilecek
bir tanımlamadan daha daraltılmış, net tarif edilmiş bir
tanımlamaya geçiliyor.
Hedef personelin kıta içi tutum ve davranışları açısından anlamlı
bir değişiklik söz konusu değil. Ancak bu personelin kıta dışına
çıkması durumundaki tutum ve davranışlarının izlenmesi açısından
radikal bir değişiklik getiriliyor. Yeni yönerge, “Kıta dışı tutum
ve davranışlarının yetkili istihbarat birimlerince (MİT
Müsteşarlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü) takip ve kontrol edilmesi
sağlanır” deniliyor.
TSK İSTİHBARATTA KIŞLANIN İÇİNE ÇEKİLİYOR
Bu ne anlama geliyor? Birincisi, Emniyet, ilk kez metne giriyor.
Ancak bundan daha önemli değişiklik, yönergenin ‘çıkartılan’
bölümünde. Eksilen bölüm, “Kıta dışında takip ve kontrolde garnizon
komutanlığı”nın yetkili olduğunu belirten bölüm. Bir başka
anlatımla, TSK, geçmişte personel kıta dışına çıktığında, MİT’in
yanı sıra garnizon komutanlığı üzerinden kendisi de kontrol ve
izlemeye yetkiliyken, artık bu yetkisinden feragat etmiş
oluyor.
Bu değişikliğin 2011’de büyük ölçüde AK Parti iktidarının
inisiyatifiyle gerçekleştiği anlaşılıyor. Bir anlamda askerin kışla
dışındaki sivil alanda kendi personeliyle ilgili herhangi bir
istihbarat yapma yetkisi kategorik bir şekilde ortadan kaldırılmış
oluyor. Asker, istihbarat faaliyetinde sadece ve sadece kışla
sınırları içine çekiliyor.
Peki bu durumda MİT’in kışla içine girmesini engelleyen bir durum
var mı? Görünüşte yok ancak orada da devlet kurumları arasındaki
ilişkiler ve bu ilişkilerin uyumu meselesi gündeme geliyor. Ayrıca,
“MY 114-1 (C)” dediğiniz, son tahlilde Genelkurmay Başkanı’nın
imzasını taşıyan bir yönerge. Bir de işin bu yönergenin çok üstüne
çıkan MİT Yasası boyutu ve bu yasayla teşkilata verilmiş olan
anayasal düzene karşı faaliyetleri istihbar etme görevi var.
İşin bu kısmına da yarın el atalım. Bakın, tartışma giderek daha da
genişleme istidadı gösteriyor.