Bunlar arasında özellikle iki belge özel bir önem taşıyor.
Bunlar, 24 Haziran 2004 tarihinde toplanan Milli Güvenlik
Kurulu’nda Gülen cemaatinin oluşturduğu tehdit ve dış bağlantıları
hakkında MİT ve Genelkurmay tarafından yapılan sunumlardır.
Bu sunumlar üzerinden yapılan tartışmaların ardından 25 Ağustos
2004 tarihinde düzenlenen MGK’da Gülen cemaatinin yurtiçi ve
yurtdışı faaliyetlerine dönük “eylem planı hazırlanması” yolunda
tavsiye kararı alınmış; ancak bu karar daha sonra AK Parti iktidarı
tarafından Bakanlar Kurulu’na getirilmediği için
uygulanamamıştır.
İlginç olan bir nokta, MİT ve Genelkurmay’ın MGK’ya yaptıkları
takdimlerin metinlerini TBMM komisyonuna sunan kişinin bir gazeteci
olmasıdır. Posta gazetesi yazarı Nedim Şener komisyonun 25 Ekim
2016 tarihli toplantısında MİT tarafından “Fethullah Gülen
Grubu’nun Yurtdışı Faaliyetleri”, Genelkurmay Başkanlığı’nın ise
“Fethullah Gülen Konulu Gündem Maddesi İçin Takdim” başlıklı
metinleri komisyona iletmiştir. Bu takdimlerin yapıldığı 2004
yılında MİT Müsteşarı olarak Şenkal Atasagun, Genelkurmay
Başkanlığı’nda ise Orgeneral Hilmi Özkök görev yapmaktaydı.
Bu iki belge bir cemaat kumpası olduğu ortaya çıkan Odatv
davasında, FETÖ’cü polisler tarafından bu kuruluştaki bir
bilgisayarın harddiskine dışarıdan eklenmiş, ardından dava
dosyasına girdiği için aleniyet kazanmıştır.
ILIMLI İSLAM EKOLÜ YARATMA ARAYIŞI
Birincisiyle başlayalım. MİT’in Gülen cemaatini “irticai yapılanma”
olarak nitelendiren dokuz sayfalık takdiminin öncelikle göze çarpan
yönü “grubun devlet benzeri bir yapılanma içinde olduğu” tespitinin
yapılarak, “yarattığı tehdidin boyutu önem arz etmektedir”
denilmesidir.
Burada cemaatin 2004 yılı itibarıyla 5 kıtada açtığı 276 eğitim
kurumunun varlığına özellikle dikkat çekiliyor.
MİT takdiminin önem taşıyan bir başka yönü, Gülen cemaatinin “diğer
dini akımlardan farklı oluşu nedeniyle, uluslararası alanda çeşitli
çevrelerin ilgisini çektiği ve küreselleşme hedefleri bağlamında
değerlendirildiği”nin belirtilmesidir. Raporda, “bu
değerlendirmenin 11 Eylül saldırısından sonra dünyada İslam’ı
temsil eden ılımlı bir dini ekol yaratmak arayışlarında gündeme
alındığı” belirtiliyor.