Bundan önceki dokuz yazıda 24 Haziran seçiminin sonuçlarına ilişkin bir dizi tematik analize yer verdik. Bugün genel nitelikte nihai bir değerlendirme yapmak istiyoruz.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la başlayalım. Sonuç kendisi açısından iki boyutludur. Erdoğan, sandıktan Türkiye’yi beş yıl yönetecek güçlü bir yetki alarak muzaffer çıkarken, madalyonun diğer yüzünde partisinin milletvekili seçiminde 1 Kasım 2015 seçimine kıyasla ülke genelinde yaklaşık yedi puanlık düşüş yaşaması gerçeği görünüyor.
AK Parti yüzde 49.50’den 42.56 oranına inerken, Türkiye’nin ancak 10 ilinde oylarını arttırabilmiştir ve bu artışlar genelde küçük oranlardadır. Buna karşılık, iktidar partisi kalan 71 ilde 1 Kasım’a kıyasla gerilemiştir. Tam 44 ilde düşüş oranları ülke genelindeki yedi puanlık düşüşün altındadır. Bunlar arasında AK Parti’nin kalesi olarak gördüğü pek çok il vardır. Örneğin Konya’da düşüş 15 puana yakındır.
AK Parti’nin 2018 performansını, tarihinde en yüksek oy oranına (yüzde 49.83) ulaştığı 2011 seçimi ile karşılaştırmak çarpıcı bir tabloya işaret ediyor. Şöyle ki, 12 Haziran 2011 tarihindeki seçimde 21 milyon 399 bin kişi AK Parti’ye oy vermişti. Yedi yıl sonra bu partiye oy veren seçmen sayısı 61 bin eksiğiyle 21 milyon 338 bindir. Üstelik son seçimdeki oy toplamının içinde BBP’den gelen destek de vardır. Bu parti 1 Kasım 2015 seçimine tek başına katılarak 250 bin dolayında oy almıştı. Ayrıca, bu kıyaslamada 2011’den 2018’e toplam seçmen sayısının yaklaşık 6.5 milyon arttığını, 2014 sonrasında oy kullanmaya başlayan yurtdışı seçmenlerin de bu artışa dahil olduğunu dikkate almak gerekiyor.
*
Sonuçlar CHP açısından da iki boyutludur. Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin CHP’nin geleneksel yüzde 25’lik seçmen desteğinin üstüne çıkarak sağladığı başarıya karşılık, partinin milletvekili seçiminde aldığı 2.5 puanın üstündeki düşüş cesaretlendirici değildir. Bu kaybın belli bir bölümü HDP’ye giden stratejik oylar olmakla birlikte, azımsanmayacak sayıda CHP seçmeni de İYİ Parti’ye mührü basmıştır. HDP’nin zayıf bir varlık gösterdiği bazı merkezlerde CHP oylarında gözlenen düşüşler çoğunluk İYİ Parti’ye verilen destek şeklinde ortaya çıkmıştır. Seçimden hemen sonra parti içinde patlak veren iktidar mücadelesi CHP’nin önümüzdeki günlerde dalgalı sulara doğru yönelmekte olduğunu gösteriyor.
Sonuçlar HDP açısından da tehlike çanları çalmıştır. Bunun nedeni, partinin güneydoğu coğrafyasında bile neredeyse her ilde oy kaybına uğramasıdır. Özellikle büyük metropollerde CHP’den ve daha solundaki kesimlerden gelen stratejik destek olmasaydı, HDP’nin yüzde 11.70 gibi bir orana çıkabilmesi söz konusu olmayacak, barajı geçmesi sıkıntı yaratabilecekti. HDP, tartışmasız birinci parti olduğu Güneydoğu’da yaşadığı ve aslında 1 Kasım 2015 seçiminde başlamış olan kan kaybının nedenleri üzerinde bir muhasebe yapmak durumundadır.