Bundan önceki iki yazımda ABD’nin Türkiye ile arası açıldığı oranda Yunanistan’a yaklaştığını, bu yönelişin askeri alanda önemli sonuçlar doğurduğunu, bu çerçevede ABD’nin artık Doğu Akdeniz, Balkanlar, Karadeniz ve Doğu Avrupa’ya doğru açılan askeri stratejisini büyük ölçüde Yunanistan’ı merkeze koyan bir bakışla inşa etmeye başladığını göstermeye çalıştım.
ABD’nin stratejisini Yunanistan’a dayandırmasının bölgedeki bir başka NATO üyesi Türkiye açısından sonuçlar doğurmaması düşünülemez.
Bugünkü üçüncü yazımızda, askeri alandan sonra bu yönelişin ana zeminine, Washington, Ankara ve Atina arasındaki siyasi güç dengelerindeki duruma, daha doğrusu burada beliren dengesizliğe bakmaya çalışacağız.
Bunu her köşe noktasında bu üç ülkeden birinin yer aldığı bir üçgen benzetmesi üzerinden göstermeye çalışalım. Yunanistan ile ABD arasındaki yakınlaşma, bu üçgen içinde ağırlığın Atina-Washington hattı üzerinde yoğunlaşmasına yol açıyor. Bu yoğunlaşma üçgende ciddi bir kırılma yaratmaya aday görünüyor.
Karşımızdaki durumu Biden döneminin bir sonucu olarak değerlendirmek yanıltıcı olacaktır. ABD’de Demokrat Başkan Joe Biden’ın seçilmesinden çok önce başlamış, ana çerçevesi Trump döneminde şekillenmiş olan bir süreçten söz ediyoruz. Ancak şurası da bir gerçek ki, ibrenin Yunanistan’a doğru döndüğü bu süreç, geçmişte Yunanistan’a sempatisini hiçbir zaman saklamamış olan Biden’ın başkan olmasıyla birlikte ivme kazanarak daha büyük bir ölçeğe yerleşmiştir.