Türkiye, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı sürpriz bir öneri ile kendisini uzun bir zamandan sonra yeniden başörtüsü tartışmasının içinde buldu.
Kılıçdaroğlu’nun kadınların kamuda başörtüsü takmalarını güvence altına almak üzere yasa değişikliği önerisinde bulunması, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da aynı konuda anayasa değişikliğine gidilmesi yolundaki karşı önerisiyle birlikte, başörtüsü bir kez daha Türkiye’de siyasetin ana tartışma başlıklarından birine dönüşmüştür.
Siyaset zemininde yürümekte olan bu tartışmaya karşılık, kamuoyu yoklamaları başörtüsünün toplumun geniş kesimlerinde çoktandır bir sorun olarak görülmekten çıktığını gösteriyor.
Bu meselenin geride kalmış olmasında bir dizi faktörün yanı sıra Anayasa Mahkemesi’nin son on yıla yakın süre içinde geliştirdiği içtihadı da hesaba katmak gerekir. Mahkemenin başörtüsü konusunda almış olduğu kararlar üzerinden açtığı özgürlük alanı bu tartışmalar sırasında göz ardı edilmemelidir.
PROF. ARSLAN VE LAİKLİĞİN ÖZGÜRLÜKÇÜ YORUMU
AYM Başkanı Prof. Zühtü Arslan’ın son konuşmalarında 2012 yılında bireysel başvurunun kabul edilmesi sonrasındaki dönemde AYM’nin “geliştirdiği hak eksenli yaklaşımla laikliğin özgürlükçü bir yorumunu getirdiğine” dikkat çekiyor.
Prof. Arslan’ın geçen pazartesi günü Rize’de “AYM’nin Temel Hakların Korunmasındaki Rolü” konulu panelde yaptığı konuşma, AYM’nin başörtüsünün kamudaki yeri üzerindeki içtihadının geçirdiği evrime işaret eden önemli unsurlar taşıyor.
AYM Başkanı, mahkemenin geçmişte “Başörtüsü yasağını tahkim edici ve meşrulaştırıcı bir rol oynadığını”, bu çerçevede “Sınırlayıcı/yasaklayıcı yaklaşımın katı bir laiklik yorumu üzerinden savunulduğunu, başörtüsünü üniversitelerde serbest bırakmaya dönük yasal düzenlemelerin laiklik ilkesine aykırı bulunduğunu” hatırlatıyor.
LAİKLİK ÖZGÜRLÜKLERE ‘KIYDIRILABİLİR’ Mİ?
Başkan, bu noktada AYM’nin 1989 yılındaki başörtüsü kararında kayda geçirdiği “Laikliğin özgürlüklere kıydırılamayacak bir ilke” olduğu yolundaki görüşüne de gönderme bulunuyor.
Burada sözü edilen karar, 1988 yılında ANAP döneminde atılan bir adıma ilişkindir. Getirilen bir düzenleme ile 2547 sayılı YÖK Kanunu’na bir madde eklenerek, “Yükseköğrenim kurumlarında ... çağdaş kıyafet ve görünümde bulunmak zorunludur. Dini inanç sebebiyle boyun ve saçların örtü ve ya türbanla kapatılması serbesttir” hükmü getirilmişti.