Özellikle ilk gençlik yıllarına ait hikâyelerini kendisinin ağzından dinlediğinizde onun aslında bir roman kahramanı olduğuna hükmedebilirdiniz.
Ama dikkatli olun, siz onu romanın baş kahramanlığına yerleştirirken, sırf size oyun olsun diye kurguladığınız romanın içinden her an kaçıp gidebilirdi.
Aslına bakarsanız kendisini anlatmaya çok düşkün biri değildi. Eşref saati geldiğinde parça parça anlatırdı ve hepsini yan yana getirip bilmecenin parçalarını birleştirmeye çalıştığınızda karşınıza çıkan kuvvetli ve bir o kadar da renkli hayat öyküsü, hem sizi hayran bırakır, hem de onunla ilgili kafanızın biraz daha karışmasına yol açardı. İleride sizi bekleyen başka sürprizlerin de olduğunu hissederdiniz.
Liseyi bitirdiği dönemde henüz çocuk sayılabilecek bir yaşta Urfa’da her şeyi geride bırakıp neden İstanbul’a gitme kararı almış olabilirdi ki?